02 Mayıs 2025 Cuma
BÜTÜN YOLLAR İSTANBUL’A ÇIKAR![]() BÜTÜN YOLLAR İSTANBUL’A ÇIKAR
Doğu Roma (Bizans) imparatoru Konstantin, yeni bir başkent kurmak ister. Bunun için yalnızca beş bin kişinin yaşadığı Byzantium’u seçer. Yedi tepeli şehri on dört bölgeye ayırır. Büyük bir imparatorluk sarayı, Senato Sarayı, Aya İrini Kilisesi, Kutsal Havariler Kilisesi, Ayasofya, hipodrom, su kemeri, kendi adını taşıyan heykellerle süslü bir meydan (Çemberlitaş), annesi Augusteum adına bir meydan inşa eder. Şehir ülkenin her tarafından getirilen antik sanat eserleri ile süslenir. Altı yıl süren faaliyet sonunda yepyeni bir şehir ortaya çıkar. 11 Mayıs 330 Pazartesi günü büyük bir törenle Byzantium, Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edilir ve şehre senatonun da kararıyla Nuova Roma (Yeni Roma) adı verilir. Ancak bir eksik vardır. İmparator Konstantin, şehri dünyanın merkezi yapmak ister. Baş mimar Leontius’un önerisi imparatorun hoşuna gider. Kudüs’te bulunan ve Hz. İsa tarafından dokunulduğu için kutsal sayılan “Milion” isimli bir taşın getirilmesine karar verilir. Taş Kudüs’ten getirilerek yıkıntı halindeki tapınağın (sonrasında üzerine Ayasofya yapılır) karşısına yerleştirilir. Taşın bulunduğu yer 0 (sıfır) noktası ilan edilir. (Milyon Taşı, Roma kültüründe önemli bir tarz olan tetrapylon (dört sütun, dört kapı ve bir kubbeden oluşan dikdörtgen yapı) şeklinde yapılmıştır. Yapıldığı dönemde kubbesinde kabartmalar ve heykeller bulunsa da zamanla tarihi taşın bir kısmı yıkılmıştır.) Bütün mesafelerin bu taşa göre ölçülmesine karar verilir. Bunun için de taşın yanına bir danışma merkezi inşa edilir. Danışma merkezinde, sıfır noktasından dünyanın değişik yerlerine olan mesafelerin hesaplandığı haritalar satılır. Haritalarda, güzergah üzerindeki konaklama tesisleri de işaretlenir. Yıllar içinde Bizantion, dünyanın merkezi haline gelir. Milyon taşının bulunduğu yer dünyada (0/Sıfır) noktası olarak kabul edilir. O nedenle, “Bütün Yollar Roma’ya çıkar” sözü, Nouva Roma (Yeni Roma), yani İstanbul için söylenir. 1884 yılına kadar sıfır meridyeninin Milyon Taşı’nın bulunduğu İstanbul’dan geçtiği kabul edilir. 1884’te Washington’da düzenlenen Uluslararası Meridyen Kongresi’nde başlangıç meridyeninin konumu İstanbul’dan Greenwich’e taşınır. * Sıfır noktası özelliğini kaybeden İstanbul, günümüzde birçok yönden dünyanın cazibe merkezi olma özelliğini sürdürüyor. Doğal ve tarihi güzellikleriyle binlerce insana ilham vermiş, vermeye devam ediyor. Hatta İstanbul üzerine ilginç hayaller kuranlar var. Roma Kulübü’nü duydunuz mu? Öğretmenlik yıllarımda nüfus konusunu anlatırken ilk kez ismini duyduğum bir kulüptü. Bu kulüp, MIT Üniversitesi öğretim görevlilerinden oluşturulan özel ekibe dünyanın geleceğine dair bir rapor hazırlatıyor. “Büyümenin Sınırları” adı verilen bir rapor 1971 yılında yayınlanıyor. Bir nüfus teoremi esasen. Bu teoriye “Yeni Malthusyen” görüş de deniyor. Özet yapmak gerekirse... Nüfus geometrik, üretim ise aritmetik artış gösterir. Bu nedenle üretim nüfus artışına yetişemez. 25 yılda nüfus ikiye katlanır ancak üretim o seviyede artmaz. Dünya kaynakları insan ihtiyaçlarını karşılayamaz. Sonuçta kıtlık, salgın hastalıklar, savaşlara yaşanır. 50 ila 100 içinde dünyanın çökeceğine dair karamsar bir tablo çizilen bu raporu hazırlatan Roma Kulübü üyeleri, dünya nüfusunun azaltılması görüşünü savunuyor. “Konunun İstanbul ile alakası nedir” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Son elli yıl içinde en çok konuşulan kavramlardan biri “Yeni Dünya Düzeni” oldu. Dünyanın derin yapılanmasının arkasındaki küçük grup, tek bir merkezden yönetilen, ulus devletlerin ortadan kalktığı küresel bir dünya hükümeti kurma hayalini güdüyor. Roma Kulübü, bu hayalin tam merkezinde. Kulübün dünyanın merkezi yapmak istediği şehir ise İstanbul... Yakın zamanda vefat eden yazar Alev Alatlı, Roma Kulübü ile ilgili olarak şöyle diyor: “Roma Kulübü “Yeni Dünya Düzeni” çerçevesinde kurulması öngörülen Dünya Devleti’nin dinini oluşturmak üzere 1968 yılında 52 ülkeden bir araya gelen yüz kişinin kurduğu bir teşkilat olup bu yeni din Hırıstiyanlık-Budizm karması bir inanış olarak düşünülmektedir. Amaçlanan Budizmin ve dolayısıyla İslam tasavvuffunun Hrıstiyanlığa yeni bir boyut getirerek dinlerin arasında “azami hoşgörü” yaratılmasını sağlamak, böylece “Tek Devlet – Tek Din” mühendisliğine karşı olası muhalefeti asgariye indirmektir. Bilderberg Grubu ile ortak çalışan Roma Kulübü’nün “Budizm” cephesinin temsilcisi, yıllarca başkanlığını üstlenen Daisaku İkeda’dır. Daisaku İkeda Japon kökenli bir Budist tarikatı olan Nichiren Daishonin’in uluslararası örgütü Soka Gakkai Internatıonal’ın (kısaca SGI diye bilinir) kurucusudur. Roma Kulübü, Birleşmiş Milletler Tüzüğü çerçevesinde insanların “tehlikeli” uçlara, kısır milliyetçiliğe ve sınıf çatışmalarına yönelmesini önlemeyi amaçladığını öne sürmektedir. Toplantıları gizlidir; basın bilgilendirilmez.” * İstanbul ile ilgili çılgın projeler gündemi uzun zaman işgal etti, etmeye de devam edecek gibi görünüyor. Bunlardan biri de Kanal İstanbul... Bu projenin arkasında da Roma Kulübü’nün olduğu iddia ediliyor. “Kanal açıldıktan sonra iki boğaz arasında oluşacak ada, dünyanın yeni merkezi ilan edilecek” deniliyor. Çok gündeme gelmiyor/getirilmiyor. Fener Rum Patrikhanesi çok yakın zamanda İsviçre’de yapılan kongreye davet edildi ve “Ekümenik Devlet” olarak sonuç bildirgesine imza attı. Yani İstanbul’da Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde tıpkı Vatikan gibi bir devletçik kurulmuş ama haberimiz yok. “Oluşturmak istenen yapay adada bu Ekümenik Devletçik hüküm sürecek” iddialarının araştırılması gerekiyor. Son dönemlerin gözde araştırmacı yazarı Hamza Yardımcıoğlu’nun da İstanbul üzerine ilginç iddiaları var. Yardımcıoğlu, tek dünya merkezinin Kudüs değil, İstanbul yapılmak istendiğini savunuyor. Yardımcıoğlu’nun iddiaları şöyle: “Kudüs’ün adı Yeruşelim. Yunanca karşılığı Slampole. Osmanlılar bunu İslambol olarak değiştirdiler. Hatta o dönem basılan paraların üzerinde İslambol yazıyor. Türklerin fethinden sonra Avrupalılar şehre “Stanpole” adını verirler. Zamanla İstanbul’a dönüşür. Conrad Witz’in 1440’lı yıllarda çizdiği bir tabloda Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi resmedilmiş. Resimde bir deniz görülüyor. Oysa Kudüs’te deniz yok. Yine aynı içerikteki Rafael’in tablosunda İstanbul boğazı resmedilmiş. “Onfolyon” dünyanın merkezi demektir. Onfolyon da Ayasofya’dır. Bir başka örnek Kehf suresinde verilmiştir. Hz. Musa ile Hızır’ın buluştuğu yer “Kaya” olarak söylenmiş. Kaya, Kudüs’tür. Hikayenin devamında iki denizin buluştuğu yerde balığın denize atladığı söylenir. Oysa Kudüs’te deniz yoktur.” Konuyla ilgili çok sayıda kitaplar yazan araştırmacı yazar Aytunç Altındal’ın da çok ilginç bir iddiası var. Aytunç Altındal “Hangi İsa – Tyanalı Apollonius” adlı kitabında Hz. İsa’nın mezarının Kudüs dışında başka bir yerde olduğunu yazmış. Bu nedenle Vatikan Altındal’a dava açmış. İnferno (Cehennem) filminde de nüfus artışı konusu işleniyor ve son sahne İstanbul’da Yere Batan Sarnıcı’nda geçiyor. Tüm bu iddiaları doğru kabul etmek “komplo teorisi” olarak düşünülebilir. Ancak dünyanın derin yapılanmasının ardındaki varlıklar, çok normal icraatlar yapmıyor. Örneğin, Elon Musk’ın ABD başkanı Donald Trump’ın yemin töreninde Roma selamı vermesini nasıl yorumlamalıyız? Aynı Elon Musk, geçen yıl X’te günlerce konuşulan Constantinopole 1453 yazılı bir tweet paylaşmıştı. Türklerin fethiyle çağ açıp çağ kapatan İstanbul’un başına neler gelecek, hangi olaylar yaşanacak, ne planlar gerçekleşecek, yakında göreceğiz. İstanbul’da Boğaziçi’nde Orhan Veli gibi garip mi kalacağız? Yoksa Münir Nurettin’in şaheserindeki gibi Kalamış’ta huzur mu bulacağız? Pek yakında vizyonda...
Yükleniyor...
|