İzmir de Ulaşım

100 tayyip 1 ECEVİT EDEBİLSEYDİ KEŞKE

Her şeyi çığırından çıkarmak, toplumun ve tarihin değerlerini bir bir deforme etmek günlük çıkarların gerisine itilirse hafıza kayıbının sonu nereye varacak? Aklı başında olmayan ahlak ve saygının nebzesini taşımaktan imtina olmuş beyinleri kadrolarına alırsan sonuç işte bu olur.

21 Nisan 2011 Perşembe 21:29
 Sen Ecevit'in tırnağının kirlerini bile sorgulayamazsın be adam.Onun kirlerinde bile bu toplumun mazlumluğuna dair bir başkaldırının destanından arta kalanlar vardır.
Ahlaksız demeye dil varmaz, ahlaksızlığın bile bir seviyesi vardır.
Bülent Ecevit isminin yazıldığı yerlerde senin tozunun zerresi esemez.
Esen yel senin tozunu taşımaktan utanır.
Adınızın yanı başında, adım başı hile, yalan, dolan, takkiye, riyakarlık ve kayırmacılık yazılan siz adam olmazlar...Halkın aldatılmışlığından kale yapsanız ne olur?
Nereye kadar o kalenin  içinde huzur bulursunuz? 
( Hoş bu yazmalar Ecevitin şahsından daha ziyade onun yaşadığı misyondan dolayı tarihe yazılanlardan dolayıdır.Bunu anlayabilirmisiniz bilmiyorum)
ABD ye kafa turmak sözle değil uygulamayla belli olur.
Annene, biliyorsan babana, sormalısın 1974 den sonra ABD nin uyguladığı ambargoyu, o ambargo tehditlerine rağmen alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin aldığı kararları. ( Haa burada Rahmetli Erbakan'ıda unutmamak lazım, her ne kadar kadayıf vari ince ayarlarının körlüğüne çalışması varsada)

Tam bağımsız Türkiye'nin ne demek olduğunu bilmeni beklemiyoruz senden.
Türkiye toprakları ANADOLU diye anılır...
Hani o şairin dediği;
"Beşiler vermişim Nuh'a,
salıncaklar hamaklar...
Bu şiir sana, size,sen gibilere zul gelir ama bilne tekrar olsun, bıçağı bileyen taş olsun ;
"Beşikler vermişim Nuh'a
   Salıncaklar, hamaklar,
   Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
   Anadoluyum ben,
   Tanıyor musun ?
   Utanırım,
   Utanırım fıkaralıktan,
   Ele, güne karşı çıplak...
   Üşür fidelerim,
   Harmanım kesat.
   Kardeşliğin, çalışmanın,
   Beraberliğin,
   Atom güllerinin katmer açtığı,
   Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,          
   Kalmışım bir başıma,
   Bir başıma ve uzak.
   Biliyor musun ?
   Binlerce yıl sağılmışım,
   Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
   Nazlı, seher-sabah uykularımı
   Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
   Haraç salmışlar üstüme.
   Ne İskender takmışım,
   Ne şah ne sultan
   Göçüp gitmişler, gölgesiz!
   Selam etmişim dostuma
   Ve dayatmışım...
   Görüyor musun ?
   Nasıl severim bir bilsen.
   Köroğlu'yu,
   Karayılanı,
   Meçhul Askeri...
   Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
   Sonra kalem yazmaz,
   Bir nice sevda...
   Bir bilsen,
   Onlar beni nasıl severdi.
   Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
   Minareden, barikattan,
   Selvi dalından,
   Ölüme nasıl gülerdi.
   Bilmeni mutlak isterim,
   Duyuyor musun ?
 
   Öyle yıkma kendini,
   Öyle mahzun, öyle garip...
   Nerede olursan ol,
   İçerde, dışarda, derste, sırada,
   Yürü üstüne - üstüne,
   Tükür yüzüne celladın,
   Fırsatçının, fesatçının, hayının...
   Dayan kitap ile
   Dayan iş ile.
   Tırnak ile, diş ile,
   Umut ile, sevda ile, düş ile
   Dayan rüsva etme beni.
   Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
   Namuslu, genç ellerinle.
   Kızlarım,
   Oğullarım var gelecekte,
   Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
   Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
   Gözlerinden,
   Gözlerinden öperim,
   Bir umudum sende,
   Anlıyor musun ?

(Ahmet Arif)

Alaçklığın bu kadarına cesaret etmek tek başına olmaz.
Sen tek değilsin afişçi...
Ama bilesinki bu toplumun değerleri öyle 10 yılda oluşmadı.
Ve 10 yıllık bir serüvenlede son bulmayacak.
İşte meydan...
Görelim bakalım Mevlam ne eyler...
Ne eylerse güzel eyler.
şiir tüm bombalardan ve yalandan daha güçlüdür.
Haber Kaynağı: ESH- Doğan Prepol
Yükleniyor...
Yorumlar yüklenirken lütfen bekleyiniz...