İzmir de Ulaşım

ŞİMDİ ŞU ANDA HASAN TAHSİN KİME KURŞUN SIKARDI

Unuttturulmak istenen geçmişi süzdüğünüzde, neler kalır sizin onurunuzu yükselten, kimlerle geleceğe dik bakacaksınız? İşte soru bu.

16 Mayıs 2012 Çarşamba 02:32
Hasan Tahsin !
İlk Kurşun...
Emperyalizme ve onun işbirlikçilerine sıkılan ilk kurşun...
30 unda bir hayat.
Gözünü kırpmadan yaşamını bile bile hiçe sayan.
Tıpkı 1970 lerde ondan aldıkları bayrakla olduğu gibi.
Denizler, Mahirler, Alpaslanlar, Sinanlar, Ulaşlar ve adları yüreklerde dim dik hala canlı olanlar.

Yurtseverlik yaş dinlemiyor.
Gidecek olan değil, gelecek olana bağlanıyor her şeyi ile.

Peki bu gün Hasan Tahsin yaşasaydı ilk kurşunu kime sıkardı ?
Bu kadar beklermiydi ?
Gemilerden insinler, takların altından geçip yürüsünler algüneşin aydınlattığı sokaklarımızı kirletsinler bir zaman daha...
Hele bir az daha bekleyeyim...
Belki benden daha güçlüsü çıkarda bana gerek kalmaz dermiydi ?
 
Hasan Tahsin konusunu yine İzmir'in yaramaz çocuğu Yılmaz Özdil yazmış bu gün.
Yurtseverlerin içinin paralarcasına...ve hatta herkesin pamuğunu hallaça  gönderircesine...

" Hasanma Tahsin

15 Mayıs 1919.

Sabah, saat 10.

* * *

Zırhlılar körfeze demirlemiş, Yunanca “vatan” anlamına gelen yolcu gemisi Patris, turist getirircesine pasaport iskelesine yanaşmış, işgal ordusu “vatan toprağı”mıza ayak basmıştı. Haçı havada, etekleri zil çala çala koşan Aya Fotini Kilisesi’nin papazı Hrisostomos, evlatlarım, ne kadar Türk kanı içerseniz, o kadar sevaba girersiniz diyerek, atıyla inen sancaktarın çizmelerini öpüyordu.

* * *

İnce, uzun, siyah takım elbiseli bi delikanlı fırladı ortaya, aniden... Elinde, revolver tabir edilen toplu tabanca, gözü kara, olamaz diye bağırıyordu, böyle güle oynaya giremezler! Son sözü buydu. Gazeteciydi. Selanik’te doğmuş, Mustafa Kemal’in de sıralarında oturduğu, Şemsi Efendi Mektebi’nde okumuş, Paris Sorbonne’da siyasal tahsili görmüş, İzmir’e yerleşmiş, Sudiye hanımla evlenmiş, oğlu olmuş,
Hukuk-u Beşer, yani, İnsan Hakları gazetesini çıkarmış, Türk basınında “kadınların hak ve özgürlüğü”nü savunan ilk erkek olmuştu.

* * *

Bastı tetiğe, peş peşe, trak trak trak... Efsun alayının sancaktarı düştü atının sırtından, karpuz gibi. Kahkahalar suratlarında dondu kaldı, zaman durmuştu sanki. Önce sessizlik, sonra panik. Anladılar ki, tek kişi. Sarıverdiler çevresini, ilk süngüyü iman tahtasına sapladılar, sonra neresine denk gelirse, orasına. Şehit olmuştu Hasan Tahsin. Henüz 30’unda.

* * *

Böyle başladı macera.

* * *

İşgal edildiği gün bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan, işgali bittiği gün, o ulusun kurtuluş savaşını sonlandıran, dünyada bu özelliğe sahip tek şehir, İzmir... Bağrına bastı,
asla unutmadı, her zaman sahip çıktı ilk kurşunu
sıkan yürekli evladına.

* * *

Son nefesini verdiği yere, Konak’a, Saat Kulesi’nin yanına, anıtını diktik. Caddelere, parklara, okullara adını koyduk. Bayrağı genç nesillerin devralması için, derneğini kurduk. İzmir Gazeteciler Cemiyeti, her sene, Hasan Tahsin Yarışması düzenler. Mesleği tasmasıyla değil, onuruyla yapanları ödüllendirir. Basın yayın alanında, Türkiye’nin en köklü, en eski yarışmasıdır.

* * *

(Aslında, haber, fotoğraf, röportaj gibi dallarda verilir. Bu sene ilk kez, Hasan Tahsin Onur Ödülü verildi. Kime biliyor musunuz? Erkekliğinden utandığımız, tırışkadan teyyare tiplerin gazteciyim diye dolaştığı bi dönemde, yürekli bi kadına, Ayşenur Arslan’a.)

* * *

Her 15 Mayıs’ta...
Bismillah ilk iş, anma töreni yapılır, Hasan Tahsin Anıtı’nda... Vali, belediye başkanları, milletvekilleri, Ege Ordu Komutanı, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, çoluk çocuk İzmirliler katılır.

* * *

Şimdi sıkı durun.

* * *

Sanıyorduk ki...
19 Mayıs yasaklandı.
29 Ekim yasaklandı.
Meğer...
15 Mayıs da yasaklanmış!

* * *

Çünkü...
Valilik’ten İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ne telefon geldi. Hasan Tahsin Anıtı’nda tören yapacaksanız, bize dilekçe vereceksiniz denildi. Ne dilekçesiymiş o? Hükümetin yeni yönetmeliği gereği 48 saat önceden izin almanız gerekiyor. Ya almazsak? Anamazsınız! Geç kaldık diyelim, 24 saat önce verirsek dilekçeyi? Kusura bakmayın.

* * *

Ve...
15 Mayıs 2012.
Sabah, saat 10.

* * *

Hasan Tahsin.
Oldu sana...
Hasanma Tahsin.

* * *

Vali gelmedi.
Ege Ordu Komutanı...
Hep gelirdi, tarihinde ilk kez gelmedi.

* * *

Belediyeler geldi.
Üniversiteler geldi.
Sivil toplum geldi.
Ancak... Bu haddini bilmez gruplar, sayın devletimizden izin istemedikleri için, hadlerini öğrendiler, çelenk koyamadılar.

* * *

Sadece, İzmir Gazeteciler Cemiyeti çelenk bırakabildi. Ev sahibi konumundaki Cemiyet’in dilekçe verip izin istemesi yetmemişti. Çelenk koymak isteyen her kurum ve kuruluşun, ayrı ayrı dilekçe verip, ayrı ayrı izin istemesi gerekiyordu. Aksi halde... Sivil polisler oradaydı ve yönetmelikte “izinsiz konulan çelenkler kolluk kuvvetleri tarafından kaldırılır” yazıyordu!

* * *

Allah’tan...
İstiklal Marşı okunabildi.
Saygı duruşu yapılabildi.
Buna ses çıkarılmadı.

* * *

Demem o ki...
Yasak olmadığını, stadyumlardaki 19 Mayıs törenlerinin faşizm’i çağrıştırdığını, tören yönetmeliğini o nedenle değiştirdikleri söylüyorlar.
Hasan Tahsin bizim büyüğümüz, rahmetli atamız değil mi kardeşim? İnsanın dedesinin kabrine gidip, çiçek bırakması da mı faşizm?"

Haber Kaynağı: ESH- Doğan Prepol
Yükleniyor...