İzmir de Ulaşım

SEÇİME TAKILAN GERÇEKLERİ ŞİMDİ Mİ ÖĞRENMELİ ?

Seçimlerden Önce hazırladı.Ama seçimler var diye yayımlanamadı.İşte çarpıcı raporun öğrenciye ve öğrenci olaylarına getirdiği açıklamalar.

22 Eylül 2011 Perşembe 05:33
 Siyaset-yargı ve emniyetin amacı öğrenciyi susturmak
Öğretim üyeleri, avukatlar ve bir grup hekimin hazırladığı raporda ‘Siyasiler öğrenci eylemlerine karşı, gizli örgüt, iktidarı devirme planları gibi gerekçeler üretmiş, kolluk güçleri buna göre müdahale etmiş, yargı da buna göre kararlar vermiştir’ denildi Raporda, ‘Protestocu öğrencilerden hukuka aykırı biçimde tazminat talebinde bulunuluyor. Düşüncesini toplu olarak ifade eden birçok öğrenci örgüt üyesiymiş gibi yargılanıyor. Disiplin soruşturmaları, adeta bir ceza yöntemi olarak kullanılıyor’ ifadesi yer aldı
İstanbul, Marmara ve Kocaeli üniversitelerinden öğretim üyeleri, İstanbul Barosu üyesi avukatlar ve İstanbul Tabip Odası üyesi bir grup hekim tarafından hazırlanan, “Üniversite Öğrencilerinin İfade Özgürlüğünün Toplu Kullanımı” adlı raporda, şiddet içermeyen düşünce açıklamaları ve istemlerin bastırılmasının genel resmi ve politik uygulama haline geldiği savunuldu.
Raporda, “Öğrenci gösterilerinin asıl muhatabı siyasi kişiliklerdir. Muhataplar bu gösterileri dikkate almamışlardır. İleri giderek kolluk güçlerine ve yargı makamlarına gösterileri nasıl tanımlamaları gerektiği konusunda direktif vermişlerdir. Siyasilerin beyanları, üniversite yönetimlerinin davranışlarını da belirlemiş, onlar da öğrencilere karşı idari soruşturmalar açmışlardır” denildi.

Politik malzeme
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın katılımıyla İstanbul Barosu‘nda düzenlenen basın toplantısında, raporun Haziran’daki genel seçimlerden önce yazıldığı, ancak “politik söylemlere malzeme yapılmaması için” seçim sonrasına bırakıldığı belirtildi.
Prof. Kaboğlu, “2005’ten bu yana yargı organları da artık hükümete ters düşen konularda karar vermez olmuşlar” dedi. Raporun çözüm önerileri kısmında, “Yüksek öğretim öğrencilerinin ‘ifade özgürlüğünün toplu kullanımı’ ekseninde 2010-2011 öğretim yılında karşılaştıkları sorunlar, aynı dönemde üniversite dışında ve Türkiye genelinde karşılaştıkları sorunlardan bağımsız düşünülemez. Siyasal aktörlerin körüklediği çatışmacı toplum algısı ve olgusu giderek yaygınlaşmaktadır” ifadeleri yer aldı.
Yargı ihlal ediyor
Rapordan çarpıcı başlıklar şöyle:
-  Muhalif görüşlerin bastırılması ve yıldırılması, siyasal ve idari makamların eylemleriyle sınırlı kalmamış, yargı organları da özgürlük ve eşitlik ilkelerini ihlal edici kararlar vermiştir. Söz konusu kararlar, çoğu zaman yürürlükteki mevzuatla bağdaşmayan kararlardır.
-  Seçim öncesinde yoğunlaşan kovuşturma ve soruşturmalar, demokratik rejimin temelini oluşturan düşünce özgürlüğünün, Türkiye’de hala suç olarak nitelenebildiğini, bunların ağır cezalarla yaptırıma çarptırıldığını göstermiştir.
-  Siyasi kişiler doğrudan ve dolaylı olarak müdahale ederken, sürekli açıklama yapma, gizli örgüt tehdidi, iktidarı devirme planları gibi gerekçeler üretmişler, kolluk güçleri bu direktifler doğrultusunda doğrudan müdahale etmiştir. Yargı makamları da verdikleri kararlar, uyguladıkları yöntemler ile bu müdahaleler doğrultusunda davranmışlardır.
 
17 aydır tutuklular
Erdoğan’ın ‘Roman açılımı’ toplantısında ‘Parasız eğitim istiyoruz’ pankartı açtıkları için  17 aydır tutuklu bulunan öğrenciler Ferhat Tüzer ile Berna Yılmaz’ın duruşması 6 Ekim’de. ‘Terör örgütü üyesi olmak’ suçlaması yapıldı iki öğrenciye.
 

Öğrenciye terör örgütü şantajı
Rapor özetle şöyle devam ediyor:
-  İfade özgürlüğüne ilişkin bu döneme özgü bir başka kısıtlama da maddi tazminat isteme biçiminde olmaktadır. Protestocu öğrencilerden hukuka aykırı biçimde tazminat talebinde bulunduğu tespit edilmiştir. Üniversite yönetimleri, protestocu öğrencilerin haklarını kullanmalarını engelledikleri gibi, bu hak kısıtlamasında ortaya çıkan zararı öğrencilere yüklemeye çalışmaktadırlar.
-  İfade Özgürlüğünün kullanımına ilişkin en çok uygulanan engelleme, “terör örgütünün üyesi olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla haklarında dava açılması şeklinde olmaktadır. Düşüncesini toplu olarak ifade eden birçok öğrenci örgüt üyesiymiş gibi yargılanmakta, yargılanma süresi boyunca da tutuklu olarak özgürlüklerinden alıkonulmaktadır.
-  Öğrenciler hakkında açılan çoğu sonuçsuz kalan veya neredeyse hepsi idare mahkemesince iptal edilen disiplin soruşturmaları, adeta bir ceza yöntemi olarak kullanılmaktadır.
 

Kolluk kuvvetleri suçtan kurtuluyor
Raporda çarpıcı bir tespit de şöyle:
“Gerçekten gösteriyi engelleme sırasında kendilerinin daha fazla oluşturdukları bedensel zararlara rağmen kolluk güçleri kendileri zarara uğramış gibi rapor alabilmekte, bu raporlar mahkemede delil olarak kullanılırken, bu raporların yanında birbirleri hakkındaki tanıklıkları da delil olarak eklenmekte, bu doğrultuda suçtan kurtulan kolluk güçleri daha da ileri giderek bir de tazminat talep etmekte, bazen de bu talepleri mahkemelerce kabul edilmektedir.”
 
Biber gazı kimyasal silah
“Göz yaşartıcı gazlar ve tıbbi boyut” adlı bölümde şu ifadeler yer alıyor: “Tabip Odası’nın araştırmada emniyetin kimyasal ithal ederken zararlarını araştırmadığı, Sağlık Bakanlığı ile irtibat kurmadan, bir silah gibi ithal ettiği anlaşılmıştır. Sağlık Bakanlığı Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Sağlık Bakanlığı; biber gazının kimyasal silah sınıfına girdiğini kabul etmekte ve öldürücü olmadığını belirtmektedir.” 
Haber Kaynağı: ESH- Doğan Prepol
Yükleniyor...