İzmir de Ulaşım

KORKUYORUZ ATAM !!!

Düşündüm. Ulu, yüce, büyük, değerli, ölmez…gibi sıfatlar az geldi. Hiçbir sıfat sizi tanımlamaya yetmiyor. O nedenle “ATAM” diye başladım mektubuma.

11 Şubat 2012 Cumartesi 23:03
 ATAM !
Düşündüm. Ulu, yüce, büyük, değerli, ölmez…gibi sıfatlar az geldi. Hiçbir sıfat sizi tanımlamaya yetmiyor. O nedenle “ATAM” diye başladım mektubuma. 
Atam ,ben oraları merak ediyorum . Fakat, nasıl olsa geleceğim. Oraları görürüm. Sizin,
tekrar buralara geleceğiniz şüpheli. Oralardan bu dünya görünüyor mu ? Onu da bilemiyorum.
Merak edersiniz belki . Yurdumuzun ve insanımızın halini arzetmek istedim.
Siz gideli dünya çok değişti Atam. İlimde, teknikte ve sosyal yaşamda baş döndürücü gelişmeler oldu. Dünya , senin yaktığın meş’aleyi eline aldı ; hızla ilerliyor . Gösterdiğin ve 
“hayatta en hakiki mürşit ilimdir “ dediğin yolda ,zencisi,sarısı ,beyazı kolkola ilerliyorlar.
Bizler , sizinle gurur duyuyoruz.
Sevgili Atam, size yurdumuzdan da iyi haberler vermek isterdim. Yarattığınız yüce ulus, “çağları aştı !” diye avaz avaz bağırmayı çok isterdim. Çuval olayı mı , dedim. Dil sürçmesi Atam ! Dert etme Atam ! Çizmelerin dursun yerinde.
Yurdumuza gelince ; “ Bak neler oldu” . Yüreğimin tamamı yandı, tutuştu.
Hani , Kastamonu’da tanıttığın siper serpuş vardı ya ! Yerinde yeller esiyor. Şapkacı Halil Efendi bir korkuyor, bir korkuyor …Fes ve sarık geldiğinde iflas edecek zavallı. Ceket,pantolon, don , gömlek ,mayo ve modern giyim üretenler korkmuyorlar mı ? Ödleri kopuyor vallahi !
Yolda-sokakta , çarşıda-pazarda, evde-okulda saçlarını okşadığın , ülkeyi emanet ettiğin gençler büyüdüler. Şimdi torun büyütüyorlar. Bu torunlar ;işşizlikten, açlıktan korkuyorlar . Ne yalan söyleyeyim ,evlenmekten –yuva kurmaktan korkuyorlar.
Dün çocuğumu ziyarete gittim. Torunum Ayşe bir örtü bulmuş; saçlarını , yüzünü ve
gözlerini örtmüş. Ben korkutmak istediğini zannettim. 
--- Kızım ,bu ne ? Dedim .
---Dede, ben örtüneceğim,dedi.
---Örtününce ne olacak ? Dedim.
---Belki başbakan karıs olurum ,demez mi ?
Bir korktum, bir korktum ! İçimden televizyonu kırmak geçti. Duydun işte, sizin- bizim oynadığımız evcilik oyunu bile çok değişti. 
Sabah oldu. Ayşe’yi okula bırakmak istedim. Elinden tuttum Ayşe’nin. Ben kaldırımda yürüyorum , o araba yolunda yürüyor.
----Kızım , kaldırıma çık, dedim.
----Yazık olur Dede , dedi .
---- Nedenmiş o ? Diye sordum.
---- Belediye başkanı mavi renkli kaldırım taşlarını söktü .Kırmızı renkli taşlar döşedi,
dedi. Baktım , gerçekten öyle. Zarar vereceğimden korktum . Ben de araba yoluna indim.
Madem emek verilmiş ; zavallı kaldırımlar , hiç olmazsa gelecek seçime kadar dayansınlar.
Okul dönüşü Bakkal Rasim Efendi’ye uğradım. Adamda bir telaş , bir telaş…
---- Ne oluyor Rasim Efendi ? Dedim.
---- Sorma , dedi. Yeniyle alın terini sildi. Üzgün bir ifadeyle:
---- Rakı ,şarap var diye kimse alış-veriş etmiyor birader ! İflas etmekten , mahalenin 
imamından korktum . Tekel maddelerini iade ediyorum , dedi.
--- Ya büyük marketler ,dedim.
---- ……………………………
Kahveye geldim . Bir çay içmek istedim . Baktım kapıda bir afiş var. Bu akşam ozanlar geleceklermiş , atışma yapacaklar,destanlar anlatacaklarmış. Ne yalan söyleyeyim bir korktuk, bir korktuk. 
Yaa ! Bu destanları Ergenekon’la karıştırırlarsa!
Dedemin korkusu daha başka Atam !. . 
---- Satılmadık şey kalmadı diyor , ağlıyor. Çanakkale diyor, ağlıyor. Samsun diyor,ağlı-
yor. Kocatepe diyor,ağlıyor. Atın bokundan arpa taneleri ayıkladık, onları yedik diyor,ağlıyor.
Kürt-Türk birdik. Bölecekler vatanı diyor ,ağlıyor. AH ! ATAM AH! diyor,ağlıyor. Kendi derdimiz yetmiyor gibi , babamın ağlamalarından korkmaya başladık.
Eskiden bir tek ölümden ve ayrılıktan korkardık. Şimdi özür dileyen aydınlardan da korkar olduk. Biri Babasının Bavulu’ndan cesetler çıkarmaya başladı. Ama ödülünü de aldı.
Diğer aydınlarımız kalemden korkar oldular. Kağıttan korkar oldular. Kimisi kitaplarının ardına gizlendiler. Kimisi kalemlerini sattılar. Kimisi de basılmamış kitaplarının kurbanları oldular. Korkuyoyoruz vesselam ! 
Korkunun haddi-hesabı yok , Atam !!! Ağaç , baltadan korkuyor. Tarla , selden korkuyor. Bitki , kuraklıktan korkuyor . Ev , depremden korkuyor . Aydınlık , karanlıktan korkuyor. İlim, cahillikten korkuyor. Hukuk , şeriattan korkuyor . Bilgelik , ulemadan korkuyor . Elbise , çarşaftan korkuyor . Dana ve koyun gibi hayvanlar, kurban bayramlarından korkuyorlar.
İşin en kötüsü ; devleti yönetme iddiasında bulunanlar , ordusundan korkuyorlar. Bu ordu , senin-benim çocuğum . Korkulur mu hiç ? Demek ki korkulacak bir şeyler yapıyorsunuz ki, kendi evladınızdan korkuyorsun .
Turizmden bile korkuyoruz , Atam ! Neymiş ? Turizm ahlak götürürmüş . Tatil yöreleri öyle bir korkmuşlar ki ; her seçimde korku oyu veriyorlar . 
Atam ! Biz demokrasidenden de korkmaya başladık. Demokrasi , birey olabilenlerin yönetimidir. O nedenle halk yönetime katılır. Halbuki bizde ,muhtar öyle istiyor,halk oy veriyor. İmam öyle istiyor , halk oy veriyor. Şeyh veya dede öyle istiyor , halk oy veriyor. Ağa öyle istiyor, halk oy veriyor. Tarikat öyle istiyor, halk oy veriyor. Cemaat öyle istiyor, halk oy veriyor. Aile büyüğü öyle istiyor , çocukları oy veriyorlar . Geriye kaç kişi kaldı, birey olarak oy veren ? Gel şimdi sen , sandıktan korkma !...
Vallahide-billahide parti başkanlarından da korkuyoruz. Sizler padişahlığı kaldırdınız.
Parti başkanları padişah oldular. “Dedikleri dedik, çaldıkları eski düdük”. Yeni bir şey ürettikleri yok. Onlar delegeleri seçiyorlar, delegeler de onları seçiyorlar. Parti başkanlarını görünce , Darwin’e olan inancım sarsılıyor,nerede kaldı değişim ? Mevlana ,”kim olursan ol gel” demiş amma ; kırk kere seçim kaybetsen de yine gel , dememiş. Parti başkanlarını o kadar cesur zannetmeyin. Bazıları iktidar olmaktan korkuyor.
Kimse duymasın . Sizin altıokunuzun bazıları kırıldı. Diğerlerini de kıracaklar diye , çok
korkuyorum.
Ne yalan söyliyeyim. Artık kahveye de çıkmıyorum. İhtiyarların çenesi düşük olur. Ağzımdan bir şey…… çıkıverir. Son nefesimi Silivri’de vermekten korkuyorum.
Haa! Silivri deyince aklıma geldi. Bakarsın yolun buralara düşerse, silah arkadaşlarını Genel Kurmay’da arama. Emekli Subaylar Derneği’ne de hiç gitme. Hapisanelerde bulabilirsin onları.
Sütçü İmam’ım diyarını hiç sorma Atam ! Birkaç yıl sonra pasaportsuz oralara gidemeyeceğiz. Sınırda “yasah lan! “, diyecekler. 
Sevgili Atam ! Son olarak bana , HİTAP ETTİĞİN GENÇLİĞİ soracaksın. Biliyorum. Siz sormadan ben söyliyeyim. Vatanı emanet ettiğin gençlik çok iyi. Barlarda attıkları kahkaların sesleri belki de size ulaşıyordur. Barlara, sazlara, diskolara ulaşamıyanlar ; kahvelerde pişbirik oynuyorlar. Bazıları da baba parasıyle oralara-buralara tatile gidiyorlar. 
İyiler iyiler !
Anam hiç iyi değil Atam ! Bacım Fadime de iyi değil ! Sizi özlüyorlar. O kralların sizi ziyarete geldiği günleri özlüyorlar. Hür ve özgür bir Türkiye hasretiyle yanıyorlar. Halkımızın mutluluğu için, barış için ölmeye hazırlar…
Anam ,”sarı inekle birlikte sabana koşulmaya” hazır. Bacım Fadime , “yine cepheye cephane taşırım “, diyor. Dedem İstiklal Madalyası’nı göğsüne takdı bile…
İşaretini bekliyorlar. KORK MUYORLAR ! KORKMUYORLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!
Anam selam eder. Bacım Fadime selam eder. Dedem selam eder. Bakın, yanımda yeni doğan torum var. Mışıl mışıl uyuyor. Kemal bebenin de selamları var . Gelinimin de selamları var.Oğlum Mustafa iş aramaya gitti gurbete. Yanımızda olsaydı, o da selam ederdi.
Bende selam yazacağım amma, korktuğum için utanıyorum.
ÖZÜR DİLERİM !
Muhittin Kaymaz
Yükleniyor...