İzmir de Ulaşım

BU DEVRANI KİMLER KURDU SONRA KUDURDU

Kuşlar ötmeden sabah olmuyor.Tan terini ağartan bakışımız mı, yoksa tan yerini birilerimi kontrol ediyor? Türkiye Türkiye'lilerin anlayamadığı kadar muamma mı? İranla ne kadar bağımlı olabiliriz? Irak'ta yaşananlardan ders çıkarmalımıyız? Suriye bizim neremizde? Ve Libya neden unutturuluyor?

02 Mart 2012 Cuma 01:40
Öylesine bir abluka ki bu, hem kolay çözülebilir, hemde kör edecek kadar görünmezlik kazanmış bir süreç.
Halkın inançlarını kendine bırakılsa kimsenin kimseyi ırgalamadığı bir yaşam varken, birileri bunu kullanıp can ciğer, etle tırnağı birbirine düşman etmenin çabasında.
Bunu ne zaman ve hangi koşulda anlayacağız?
Türkiye nin arasına katılmaktan çekindiği bir gerçek var;
Emeğin ve halkın gerçek anlamda Kurutuluşu, yani aydınlık geleceği ile büsbütün  'Halkın Kurtuluşu'
İsmlendirilmesi bile okuyucu açısından ön yargıya hazır bir çevre.
Ön yargılarımızdan korktuğumuzdan mı , yoksa gerçeği taşımaktan mı bilinmez, ama bildiğimiz şu ki; konuşanlarla, yapanlar arasındaki mesafe açıldıkça, gerçek sürecin sıcaklığı bedenleri daha fazla ısıtıyor.
Yapılabilirlik tahlillerini hayata uygulamak güç ister.
Sorumluluk ister.
Dahası fedakarlık ister.
Türkiye'deki tüm faşist saldırılarda yükselen halk muhalefeti, emeğin öncülüğünü istemesine rağmen, nedense bundan uzaklaşmada hep emeğin kurtuluşu söylemleri rol oynadı.
Oynadığı ile de kalmayıp, Halkı ve Emekçi yığınları kaderine terk edip uykuya yattı...
Burada bir bit yeneği yok mu?
En keskin gündem doğrularını konuşup, birilerini tukaka ilan edenler, arkalarında sürüklediği kitleleri nerelerde unutup, oralarda efsane yarattıklarının isimleri üzerinden hala rant yemekteler?
O efsaneler ki GERÇEĞİN TA KENDİLERİ...Ödenen bedellerin ödenmişleri...
Türkiye'nin aydınları bunları düşünmeli.
Vakıflar kuruluyor, dernekler kuruluyor, birileri mağdurluğun meyvelerini ipotek alrına alıyor.
Şİmdi moda oldu milenyumla birlikte !!!!
Oysa "Heeeeey beyler, bu halk mağdur sizler değil.
Neredeyse ABD ve onun şakşakçılarından tazminat alıp, (belikde alıyorsunuz kim bilebilir) yan gelip yatacaksınız, onun adıına politikalarınızla...
Binlerce insanlın öyle ya da böyle tezgahtan geçtiği bir süreci adını koyduğunuz dokunulmaz vakıflarınızla perdeleyemezsiniz.
Buna ne tarih izin verir nede gerçeğin kendisi.
Sizilerle beraber 12 Eylül faşizminin en ağır fatursını ödeyenler, hala sessizce göçüp gidiyorlar.Hiç isimleri anılmadan.( Kİ böyle bir talepleride olmadı yaşamları boyunca)
Tek tek gittiler isimlerini bile yazdırmadan künyelerindeki kahramanlıklarına rağmen.
Sizler içerde yan gelip faşizmin verdikelri ile orada teslimiyeti oynarken (" Karıştır Barıştır" uygulamasına boyun eğenler.Büyük çoğunluk değil, ezici çoğunluk demeliyiz buna[ Direnenlere saygı ile eğilin !]...)
O dışarı da, adının bile okunacağını bilmeyen adsız kahramanlar, sizlere süt taşıyordu, siğara getiriyordu...
Sizleri kapattıkları zindanlarda, teslim olduğunuz tel örgülerde, saygı ile ziyaretinize geliyorlardı.
İşte o halk, şimdi burada, bıyık büktüğünüz gericilerin hegemonyasında.
Onu siz terk ettiniz.
Yıılgınlığınızla.
Korkak ve teslimiyetinizle.
Onun gücünden aldığınız eğitimlerden edindiğiniz becerilerinizle, her biriniz bir meslek edindi.
Şimdi onları terk edip, uzaktan ağıtlarla süslüyorsunuz vicdanınızı.
Oysa vicdan süsle değil vefa ile onarılır ve beslenir.
Halk burada.
Halkı kaderine terk etmişliği, geçtiğiniz tezgahların sizlerde açtığı yaralara merhem edemezsiniz.
İşte şimdi...
Daha dün.
Daha yeni...
Bunu düşünen aydınlar, sanatçılar şimdi 1980 yılının ünlü Barış Davası nın benzeri bir girişimle adeta menifesto yayınladılar.
Bu günü yaşayanların buna ne tepki vereceği ilerleyen günlerde belli olacak ancak bildiğimiz o ki yarın bu girişim demokrasi ve insan hakları açısından önemli bir yerde anılacak.Tıpkı bu gün 1980 faşizmine direnen ve bayrak açan Aziz Nesin'ler gibi.
Merve Kavakçı ile başlayan AKP iktidarının oluşturulması sürecindeki Amerikan sivil darbesi, bu günlerde bir hayli hız kazanmışsada kendi içindeki çelişkilerle su yüzüne çıkan parçalanma sürecine girmiştir.
Emperyalist saldırılar halkın vicdanına tam giremez.Mutlaka dokunulmaza geldiğinde püskürtülecektir.
Bunu insanlık yaşamında çokça yaşadı ve tanık oldu.
Çanakkale en sıcak denemedir.
Unutanlar uyku moduna giren afyonlanmış kitlelerdir.
Ortadoğuda Amerikan ve adını daha koyamadığımız emperyalist güçler yenilip akıttıkları kanda boğulacaktır.
Bu bir dilek değil.
Gerçeğin tekrarı olacaktır.
İnsanlık tarihi bir insan ömrüne sığmayacak kadar uzundur.
Önemli olanda bunu yaşayıp tanık olarak inanmak değil.Belli bilimsel veriler ışığında geleceğe inanmakla mümkün olan bir önemdir bu.
Keskin söylemleri söyleyenler işbirlikçilerin kendisidir.
Süreci doğru tayin eden ise sürecin gözlemcileridir.
Bu gün Vatan Cephesi ile vatansızlar cephesi arasında kalanların düşünmesi gereken gerçek şu ki;
Ya bu toprakların tam bağımsızlığını pay edeceğiz yada birilerine peşkeş çekilmişliğine uşaklık edeceğiz.
Gerisi hikaye.
Haber Kaynağı: ESH- Doğan Prepol
Yükleniyor...