İzmir de Ulaşım

ERDAL EREN MEZARI BAŞINDA ANILDI

Erdal Eren’in yayımlanmamış mektubu daha önce de bir çok gazetede yayımlandı bunu biliyorum. Mezarı başndan fotoğraf koymak yerine Annesine yazdığı bu güzel mektubu bende yayılamak istedim. Nurlar içinde uyu ışıklar yoldaşın olsun.

13 Aralık 2018 Perşembe 15:37
ERDAL EREN MEZARI BAŞINDA ANILDI

Erdal Eren’in yayımlanmamış mektubu daha önce de bir çok gazetede yayımlandı bunu biliyorum. Mezarı başndan fotoğraf koymak yerine Annesine yazdığı bu güzel mektubu bende yayılamak istedim. Nurlar içinde uyu ışıklar yoldaşın olsun.

13 Aralık 1980 tarihinde darağacında katledilen Erdal Eren’in kardeşi Erkan Eren, Erdal’ın 10 Nisan 1980 tarihinde annesine yazmış olduğu bir mektubunu gazetemizle paylaştı.

ERDAL EREN KİMDİR?
Erdal Eren, 25 Eylül 1964 tarihinde Giresun'da dünyaya geldi. 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkum edilen Eren, Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisiydi. Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner, 30 Ocak 1980 tarihinde Milliyetçi Hareket Parti’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürüldü.

Erdal Eren, Suner’in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 tarihinde gerçekleştirilen gösteride gözaltına alınan 24 kişiden biriydi. Gösteri esnasında çıkan çatışmada ölen er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklandı ve yargılanarak 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edildi. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980′de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde idam edildi.

Erdal Eren idam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteciler Savaş Ay ve Emin Çölaşan’a, “avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18′den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını söyledi. İdam kararı verilen Erdal Eren’in 17 olan yaşı bir gün içinde 18 olarak büyütüldü ve sonrasında hemen idam edildi.

Ağabeyi Erkan Eren, Erdal’ın Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu kaldığı dönemde gördüğü ağır işkencenin izlerine tanık olduğunu dile getirdi. Erdal Eren’in idam edildiği tarihte yaşının 18′den küçük olduğunu belirten Erkan Eren, infazı radyodan öğrendiklerini ve Erdal Eren’in kimsesizler mezarına gömülmek istendiğini söyledi.

“10 - 4 - 1980
Perşembe.

Sevgili Anneciğim!...
Uzun zamandır mektup yazamadım. Kusura bakma.
Ancak Salı günkü Demokrat Gazetesi’nde yayınlanan bir devrimcinin mektubu cezaevindeki tüm devrimcilerin yaşamlarını, duygularını yansıttığından bu mektubu size gönderiyorum.

Mektup şöyle:
"Ana!...
Neden mi burdayım? Neden mi evimde değilim? Neden istediğim zaman yatıp kalkamıyorum? Niye istediğim kitabı, evdeki kanepeye oturup okuyamıyorum, düşünemiyorum, yazamıyorum? Ne mi arıyorum dört duvar arasında?
“O sözler ki kalbimizin üstünde dolu bir tabanca gibi ölüp ölesiye taşırız. O sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan, uğruna asılırız.”

Baharın, karın altından fışkırdığı bugünlerde içeride olmak, çiçek kokusunu alamamak, geniş yeşilliklerin güzelliğini görememek insanda anlatılması zor bir duyguyu yaratıyor. Ama bu duygu öyle karamsarlığın, yılgınlığın, bitkinliğin ve vazgeçmişliğin bir belirtisi olmuyor. Aksine, bu duygu beni daha biliyor, daha hırçınlaştırıyor, bir yerlerden uzaklaştırıyor, bir yerlere yakınlaştırıyor. “Ne yapmalı?” “Nasıl savaşmalı?” sorusuna cevaplar arıyorum günlerce.
Sizi de düşünüyorum. İçeriye düşmeden önce anlatmak istediklerimi ama anlatamadıklarımı herhalde şimdi daha iyi anlayacaksınız. Bizi anlamayan analara, babalara, bacılara, eşe, dosta, herkese ama herkese anlatın daha vakit varken. Henüz geç kalmamışken. Vaktim az da olsa var ve eğer biz değerlendirmesini bilirsek yeter de artar bile. Bu işi hep beraber yürütürsek ancak kazanabiliriz.

Omuz, omuza, bir birinden güç alarak, bir birine güç vererek. Ve anam, bu savaşı ne pahasına olursa olsun kazanmalıyız, kazanacağız. Kazanacağız ki çiçekli, mutlu günleri hep beraber görelim, senin torunların görsün ve torunlarının çocukları görsün.

Biz karşımızdakiler gibi bir avuç değiliz. Biz halkız. Bak sana bizden olanları iyiyi, güzeli, haklarını isteyenleri sayayım. Ben varım, babam var, sen varsın, kardeşlerim var, ablam bacım var, sonra köydeki dayılarım, şehirdeki amcalarım ve onların akrabaları, komşuları var, onların arkadaşları, onların oğulları, kızları, benim okul arkadaşlarım, onların arkadaşları, onların akrabaları, amcaları, dayıları var ve yine onların… saymakla bitiremeyeceğim kadarız biz.

Gördün mü ak saçlı boncuk gözlü anacığım saymakla bitiremiyorum. Yeter ki omuz verelim birbirimize. Yeter ki destek olalım ortak mücadelemizde.

Gelecek görüşte bana özgürlüğü, özgürlüğün tohumlarını getir. Ve demir parmaklıklara bütün bu yazdıklarımı düşünerek gözyaşlarını, mahzun bakışlarını bırakmadan git. Boynun bükük olmasın. Giderken gözün arkada kalmasın.

Arkana bakma. Dışarıda da hep öyle ol.

Sana ve soranlara devrimci selamlar."

Anne. Benim anlatmak istediklerimin hemen, hemen hepsi bu mektupta var. Bu da cezaevindeki tüm devrimcilerin düşüncelerinin, yaşamlarının ve mücadelelerinin aynı olduğunu gösterir.

Bu yazdıklarımın yanı sıra sağlığınıza da dikkat edin ki yaşamın zorluklarına göğüs gerebilesiniz.

Size, akrabalara ve tüm arkadaşlara devrimci selamlar. Ellerinizden öperim. Erdal”

 
Haber Kaynağı: ESH

Bu haber 6831 kez okundu
Yükleniyor...