İzmir de Ulaşım

VE ALLAH KADINI YARATTI…

Yazar Gönül Yılmaz Karael’in ilk romanı olan ‘Ve Allah Kadını Yarattı’ Anadolu kadınının erkeklerden çektiği eziyeti ve tacizleri anlatan bir kitap. Yaklaşık on gün önce piyasaya çıkan kitap okunması gereken kitapların başında geliyor. Anadolu kadınına ithaf edilen Ve Anadolu'da bir kız yurdu yapımına ön ayak olmak üzere telif hakkını da armağan ederek VE ALLAH KADINI YARATTI adlı ilk kitabımız yolculuğuna başlamıştır.

23 Haziran 2017 Cuma 14:02

VE ALLAH KADINI YARATTI…

 

Yazar Gönül Yılmaz Karael’in ilk romanı olan ‘Ve Allah Kadını Yarattı’ Anadolu kadınının erkeklerden çektiği eziyeti ve tacizleri anlatan bir kitap. Yaklaşık on gün önce piyasaya çıkan kitap okunması gereken kitapların başında geliyor.

Anadolu kadınına ithaf edilen Ve  Anadolu'da bir kız yurdu yapımına ön ayak olmak üzere telif hakkını da armağan ederek VE ALLAH KADINI YARATTI adlı ilk kitabımız yolculuğuna başlamıştır.

 

 

‘Ve Allah Kadını Yarattı’ kitapçı raflarında yerini aldı.

 

 

 

Yazar kitabını şöyle anlatıyor;

 

Tüm kadınlara ithaf ettiğim Anadolu kadınlarının acılarının eli tonunu, feryatlarının vakurlu sessizliğini dile getiren ilk kitabım.

Tüm acıların baş döndürücü kısmı, din istismarı ve eğitimsizlik olduğunu.

Aydınlık, başına şeytanca getirilecek şeylere, tehlikeli uçurumlardan atılmadan, ateşli potada biçim verilmeden karşı durmayı öğrettiğini acılarla öğrendik.

Ve kitabımız Anadolu’nun en güzel kasabalarından biri olan Divriği’de geçiyor.

En büyük dileğim, naçizane, kitabımın teyit haklarını Divriği de bir Kız Yurdu yapımı için ön ayak olmaktır.

             

VE ALLAH KADINI YARATTI

SENEM’de; Anadolu’nun tam ortasında, doğurgan ilkbahar çiçeklerinin afsunlanmış kokularıyla, 1789  Paris’ine uzanıp, demokrasi ve özgürlük adına ekmekleri ellerinde Versailles yürüyen kadınların başında Giulietta olursunuz. Kasabada ise, hazan rüzgârlarına dokunmamış baharın ilk çiçeği Senem olur, aşk ve çaresizliğin akkor gibi yaktığına aldırmadan sırtınızda al elbisenizle haksızlılara baş kaldırırsınız...


Pir Sultan’ları, Hacı Bektaş’ları, Dadaloğlu’larını, Yunus Emre’yi  boz kırda Anadolu kızına aşık olmuş  Beethoven ile buluşturup ‘’Anadolu’ya Övgü ’’ve  ‘’KADERİN YENİDEN  YAZILDIĞI’’nı yeniden  besteletirsiniz. Cem Ayinlerinde göğe yükselip Tanrı’dan aldıklarınızı kula verip dara durursunuz. Zakirlerin tezenelerinde canların ve Tanrı’nın önünde vicdan temizliğini yapıp Yaradan’da bir olur, sevgi ışığına dönersiniz,


Okumak uğruna, bir, kolum, bir gözüm, bir ayağım olmasın derken, sizi okuldan alıp evlendirenlere yüreğinizin derin uçurumlarından gelen yırtıcı çığlıklarınız, yakıcı duymamazlık ile karşılaşır.


Baharın yıkıcı selleri coşkusuyla Beethoven’den başka aşk bilmeden, hülyalar ve esintiler dolu yakıcı  bir aşk yaşarsınız. Kurtulmaya çalışırken aşk binlerce ışıltıyla onu sarmalar, yakıcı sırlar içinde kayıp olursunuz.


Düğün günü babasına sığınan Senem, boynuna sarılan erguvani ışıktan hem kurtulmak hem de kurtulmamak çıkmazında soğur buz misli. Kaderin çıkmaz sokağında kala kalmıştır çölde kum fırtınasına tutulmuş körpe fidan gibi


YADİGAR’da, henüz ana karnındayken, başak tarlaları gibi bölük bölük saçlarını babası bir kez bile okşamadan, yavrum diyen yumuşak ama başı karlı dağlar kadar güçlü sessini duymadan. Maden ocağında grizu patlamasında onu kara topraklara göz göre gönderenlere hesap sordurulmadan acısı böğründe boğumlanmış büyürsünüz
,Anadolu’nun kıraç topraklarında, yaz başlangıcı çiçekleri gibi nazlı, bahar esintisinde kalmış gelincik gibi mahzun bakışlı Yadigarın babayiğit Cuma’ya olan aşkı ruhunun en derinlerinde akan çağlayanken; ansızın siyah kirli demir pençeler yakalar onu.  

 
Gökyüzünden henüz yeryüzüne inmeden asılı kalmış beyaz bulutlar kadar temiz olduğunuza aldırmadan, yüz yılardır kullanılmamış hayvan pislikleriyle dolu izbe nemli kalenin zindanına atarlarken suskun karanlığın siyah duvarlarında ansızın hayatın sessi durur.

 
Sorgusuz sualsiz, kaderinizin kirli yürekler tarafından yazılmasını beklerken karayılan ve yavrularıyla arkadaş olursunuz. Unuttuğunuz yaşlarınızı kara buharlaşmış ahır kokularında geçirirsiniz. Yüreğinizde her şey sönse de tapınak bekçisi gibi hemen yanı başınızdaki uçurumdaki kaya kovuğunda bekleyen Cuma’ya olan aşkınız sönmeyecek, cehennemde cennetiniz olacak gizemli zıtlıklar içinde.

 
Sucunuz, aşk mektubunu almaya gittiğinizde devletin temeline dinamit koyup rejim değiştirme derdine düşmüşleri, çökmüş duvarlar arkasında kararmış suratlı gölgeleri görmeniz.


Ve kaderinizi de onlar yazacak. Çirkinliğin bütün ağırlığıyla üzerinize doğru gelirlerken,devlet görevlilerinin pantolon fermuarlarını  size doğru indirdiği anda, sizin solgun yazgınız yeniden yazılacak….

 

(AZADİYE), ŞAHMERAN ‘da babası tarafından vahşi şehveti için küçük kızını; üç kilo altına bir gözü patlak bir gözü yeşil saydam, kambur ve 65 yaşında Notre Dame kamburundan daha çirkin birisine satılıp, okuldan alınarak, bir gece aralanan tahta kapıdan içeriye karanlığa itilirsiniz. Siyah paslı kilit vurulur özgürlüğünüze ve ruhunuz ve vücudunuza hüzünlü gölgeler sarar dört bir yanınızı.

 
Gün ışığı dahi girmeyen tahtalarla cevrimmiş Tanrı’nın bile görmekten çekindiği karanlık derin labirentler içinde yaşarsınız yaşamın gizemli tınından uzak. Merhamet ya ve vicdanın kör ve sağı olduğu bakır kızılı karanlıklarda.


Cehennemi andıran kirli zindanlarında,ruhu cehennem zebanilerinden daha karanlık, insanı sıfatı bulunmayan birisi sizi  iğfal eder, ve koç başlı bir oğlunuz olur, onunla hayata tutunmaya çalışırken…. Darağacınız kurulur. Bu kez kaleme bakar durursunuz, Araflarda


Kısacası, hepsi bizden biri,  onlar acının elli tonunu yaşarken bizlere de aynı acıyı yüreğimizin en derinlerinde yaşatanlar onlar.


1.“Ve Allah Kadını Yarattı” yı yazmak için en güçlü itkiniz(sebebiniz) neydi?

 

Keder ve acıların vakurla yaşandığı Anadolu’nun tam orta yerinde kaygısız neşelerin yaşanmadığı bir yerde doğmak. Meleksi gülümseyişlerin altında yatan elem ve kederlerin anlamını bilmek, onların acılarının tonların tümünü yüreğinizde akkor olmasını izlemek, dünyanın öbür ucuna gittiğiniz halde benliğinizin en gizemli en derin yerlerinde onların hiç silinmeyen acılı gözleri kalır,  için sızlar derinden derine sonbaharın hüzünlü yağmurları gibi ağlar yüreğiniz.

Nasıl unutabilirsiniz?

Babası, amcası, ağabeysi tarafından iğfal edilen 13 yaşındaki Kiraz’ı

Eşi hapiste yatarken kayın babasının tecavüzüne uğrayan 13 yaşındaki Sünbül’ü

13 yaşında amcasının tecavüzüne uğrayan Suna’yı

İlkokuldayken, okuldan alınıp dedesi yaşındaki Süleyman Ağanın koynuna itilen Azadiye’yi

Ve yine onlar tarafından tecavüz edildikten sonra en çok sevdikleri ciğer pareleri tarafından öldürülen, Zeynep,Gülistan, Sinem, Yadigar, Firdes, Gülizar,Ayşe, Melek, Zergül, Dilda,….. ve adları CY, BG diye indirgenenlere hepsine seyirci kaldığımız;

 Acılı gözlerin sessiz feryatları itelemek, bazen hor görmek kendi ateşlerinde yanmalarına seyirci kalmak ve onları acılarıyla baş başa bıraktığınız için kendimizi  onlara karşı borçlu ve suçlu olduğumuzu hissetmek diyebiliriz.

 

2. Kadın sorunu başta olmak üzere “insan” sorununu böyle etkili anlatabilmek için nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiniz?

 Çocukluğunuzdan başlayarak; acıların renklerini , ruhun ara bölgelerinde tohumlanarak, sizinle büyüyüp filizlenirken, hayat boyu duyarlı bakışlar ile  yaşananlara, yada yaşatılmaya mahkum edilenlerin acısı içinizde sizi kor ateş gibi yakmaya başlaması,yürek döküntüsüne dönüşmesi diyebiliriz. Gün gelir, güneş yerine kuzey ışıkları sarmalar yüreğinizi, onlarla aynı yaşıtsınızdır, onlar uçurumlardan itilirken, yada boynuna yağlı urgan geçerken sizde hissedersiniz kendi yüreğinizin kaldırabildiği acıyı. Ve anlamakta zorluk çekersiniz; suçlular suçsuzları uçurumlardan iteler ve öldürürler.

Vahşi bir istek ile; İnsan, insani öldürüyor, uçurumlardan atıyor,aklın donduruculuğu, vicdanın yerin altına gömüldüğü, ve toplumsal perçinlenmiş kayıtsızlık.

Nasıl kenara iteleyebilirsiniz;

Koca dayağı yerken karnındaki çocuğunu düşüren Zeyno’ Kaynana gelini istemediği için iki çocuğuyla boşandırılan gurbet ellerde bırakılan Gülistan’ı

Kocası tarafından fuhuşa sürüklenen Esma’yı

Kocası tarafından tecavüz edildikten sonra öldürülen, Hüsniye yi

Kocasında ayrılıp baba evine dönmek isteyen  Tamam’ın kocası tarafından öldürülmesi,

Ve nice ölümlerden ölüm beğendirilerek öldürülen  kadınlarımızı...

 

           

3.Türkiye’den ve yurtdışından hangi yazarları kendinize örnek alıyorsunuz? Takip ettiğiniz yazarlar kimlerdir?

Ülkemizin sorunlarının her dalda irdeleyen en iyi şekilde betimleyen yorumlayan ve yazan,  Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Soner Yalçın, Merdan Yanardağ,Yılmaz Özdil, Nazım Hikmet,Sait Faik, Duygu Esena, Rıfat Ilgaz, Sebahattin Ali, Ahmet Ümit.Reşat Nuri Öztekin, Hüseyin Rahmi Gürpınar Ve Halide Edip Adıvar (Sevimciğim buraya benim unuttuğum isimler ilave edersen sevinirim.)

 

Yurt Dışından; Gabriel Gercia Marguez,Jack London, Dosteyski,Franz Kafka,Stefan Zweig, Nietzsche, Tolstoy, Emily Bronte, Khaled Hussein, Haruki Murakami, Oscar Wilde, Emile Zola, İvan Turgenev ve Stendhal

Toplumsal duyarlılık içinde olan her kitaptan, hayatın sessi, yada coşkulu bir dost sessi gibi etkileniyorum, onlardan alacağım varmış gibi alıyor, edebiyatın sağanağında yıkanıyorum.         

 

4. Yurt dışında yaşayan bir kadın olarak, Türkiye’de ve dünyada kadın sorunu arasındaki en önemli farklar sizce nedir? Bu sorunlar için neler yapılabilir?

Kadının sorunun olmadığı henüz bir toplum yok, lakin sorunların renkleri farklı, yaşadığım ülke Birleşik Krallık İngiltere’sinde; kadına şiddet ve çocuk istismarı konusu hükümetlerin sürekli  eylem planları ile birlikte 220 Woman’s Aid ve Safe Lives, (güvenli hayatlar) domestic violence (aile içi şiddet) kuruluşu gibi değişik içerikli bir çok kuruluş .başarılı çalışmaları işbirliği ile sağlamışlardır.

Bunlardan birisi;

13-18 yaş arasındaki gençlere ve yönelik yapılan kampanyanın amacı, istismarın her türünün ne olduğu hakkında gençleri eğitmek ve istismar ve şiddetin ne olduğuna dair fikirlerini gözden geçirmelerini sağlamak.

Bir diğer ise;

Ülkenin popüler gençlik dizisi Hollyoaks ile işbirliği yapan proje, bir web sitesi aracılığı ile gençlere ulaşmaya çalışıyor. Sitede Hollyoaks karakterleri ile çekilen skeçlerle istismarın ve şiddetin ne olduğu anlatılıyor, gençler deneyimlerini paylaşmaya da teşvik ediyor. Bu çerçevede sosyal medya etkin şekilde kullanılıyor.

Bizimkinden farklı olan şiddet olayları; toplumun göcmen aldığı bölgelerde fazla olmakla birlikte ciddi eylem planları sayesinde 7 yılda şiddet eylemlerinde keskin düşüş izlenmiştir.

Bununla birlikte, kadının çalışma yaşamında iş gücü ve üçret sorunları, eşit işe eşitsiz ücret konularında aşılamayan engeller ne yazık ki hala mevcut.

Her şeye rağmen tüm hükümetlerin ortak amacı, halkın huzurunu, barış içinde tüm  özgürlüklerin yaşandığı ve kucaklayıcı ve birleştirici olduğu yadsınamaz.

 

5. Romandaki kadın kahramanlarınız “Yadigar, Gülsüm, Senem ve Şahmeran” ülkemizin kadın sorunlarını sonuna kadar yaşadığını anlatırken siz nasıl psikoloji içindeydiniz? Bu sorunları dile getirmek de yaşamak kadar zor olsa gerek...

Yadigar, Gülsüm, Senem ve Şahmeran;  Dördü de benden bir parca;, biri kızım, biri bacım, biri anam yani onlardan biriyim, yani ben hepsiyim.Onların acılarının   taşıdığı tüm anlamları önce siz yaşarsınız. Siz uçurumdan itilmenin son nefesini yaşar,  iğfal edilirken, kirli demir pençeli eller önce sizin ağzınızı kapatır.

Acılar yaşamın keskin virajlarında, insanın, insanı yok ettiği anlarda ateşli  potada yüreğiniz yeniden şekillendiğinde  sizin yüreğinizin, artık bir parcası morarmıştır.  Böylece yazarken acının 50 tonu olduğunu öğrenirsiniz.

           

6. Bu ilk kitabınızla neyi amaçlıyorsunuz?

En başta onlara karşı olan borcumuzu ödemeyi,

Günümüzde hepimiz,  başta ben olmak üzere tüm bu acıların yaşanmasına seyirci kaldık, onlara olan üzüntümüz sadece on dakika sürdü. Her gün gazete ve televizyonlarda kanlı cinayetleri izledik üzüldük ve unuttuk ve kaderlerine terk ettik.

Ben işte burada kendimi suçlu ve olanlardan sorumlu tutuyorum,  çünkü hiçbir şey yapmadık yapılan ise çok geç, iğfal edildikten sonra koruma altına alınmak derdi bitirmiyor, siz zaten iğfal edilirken ölmüşsünüz, sonrası için çok geç.

Esas olan bu insanlık onurunu kadınlık onurunu öldürücü olaylar yaşanmadan önüne geçmek. Hükümetler ile birlikte uygulanacak eylem planlarını başta belediyeler dernekler kurum ve kuruluşlar ve en önemlisi ve medya vicdanı  olmak üzere hep birlikte el ele çalışmak.

 Elbette eylem planları bulunduğu bölge ve aile yapısı ile çok iniltili ve eğtim ile çok iniltili. (Yan eğitim ile çok iniltili; Yan eğitim  köy ve ağalığın hala hüküm sürdüğü yerlerde 13 ve 18 yaş erkek  çocuklarına tecavüz ve insan  istismarı ; ana ve babaya  tüm istismarların yanlışlığı İnsana saygı, ile ilgili çalışma, Töre cinayetler ile ilgili namus kavramının yanlış anlaşıldığı, namusun gerçek anlamını ve hükümetlerin eylem planında en ön panda olması gereken konulararla birlikte ele alma gerekliliği ve bu konuda yıllarca sürecek çalışmaların kadına karşı yapılan yeryüzü zulümlerine son vereceğini düşünüyorum. Dinin yanlış anlaşması ve bu konuda Diyanet işlerinin de  kalıcı ve aydınlatıcı bir çalışma yapması gerekliliği kaçınılmaz.

           

7. Yeni kitap çalışmalarınız var mı? Varsa kadın sorunu yine gündemde olacak mı?

 Yayınlanmaya hazır yine kadın içerikli iki çalışmam daha var. Doğduğu günden itibaren günahkar ya da ikinci sınıf kabul edilmiş kadın yer yüzün her yöresinde değişik acılar içinde olduğunu görmek tehlikeli uçurumlardasınız hissini yayar yüreğinize.

İkinci ve üçüncü çalışmalarımda; işte o yürek yangınlarını işlediğim karakterler arasında,

Soylu Your Majesteleri İngiltere Kraliçesinin en dertsiz olabileceğini düşünüp incelediğimde onun derdinin acının başka tonunda olduğunu öğrendim.

Meryem Ana’ya baktım cennetin baş köşesine gönderilen bakire Meryem Ananın, en mutlu kadın olaçağını düşündüm lakin heyhat hiç  düşünme diki; sırtına çarmıhı verilen bir evlatı gözü önünde Romalı askerler tarafından götürülürken  ve çarmıha gerilirken bir ananın yüreğinin nasıl yandığını?

 Prenses Diana’yı düşündüğünüzde; tacını ve tahtını aşka feda eden bir Prensesesin kaderinin; üstünde güneşi batmayan bir imparatorluğun kraliçesini cansız vücudu önünde diz çöktürürken. Aşkın ilmeğini bitirmeden gittiğini nasış yazarsınız.  

 Hindistanlı Hayat Kadını, Yunanlı Destina, Amerika’lı  din satıcısı Chantel’i Afrikalı Cıplak dans eden ölümsüz  Yiahna, eski geyşa ikako, Işıd’ın bir kibrit fiyatına sattığı Suriyeli  Abşarın, ve Leylim’i yazarsınız  dibekte dövülmüş acılarıyla..

O acıları yüreğiniz dağlarken, hepsinin acısına ortak olur ve onların sessi olmaya can atarsınız, onların sesi olmak.

8-Kadın sorunlarının, eğitim ile çözülebileceğine inanıyor musunuz ,yada eğitim ile birlikte ne gibi çalışmaların olması düşünülebilir.

 

Eğitimin en başta gereklilik olduğuna, bununla birlikte istatiksisel çalışma kapsamında; töre cinayetleri için ayrı bir çalışma,; tecavüz vakarları için ayrı bir eylem planı ve aile içi şiddet için ayrı bir çalışma eylem planı, gerekliliğine inanıyorum. Tabi çalışma hayatındaki eşitsizlikleri de birleştirerek toplumsal huzur çalışmaları adı altında uyanışın en güzelini yaşayabiliriz.

Bu bağlamda; kadın ve eğitim  den yola çıkarak VE ALLAH KADINI YARATI ilk kitabımı tüm kadınlara ithaf ederek  ve telif haklarını da Anadolu’da bir kız yurdu yapımına ön ayak olması için naçizane hediye ettim., Umuyorum ki;Bunun bir başlangıç lokomotif olarak bir çok kız yurduna  dönüşeceğini,  ve bu konuda   tüm sosyal medya kuruluşları, Üniversiteler, kadın kurum ve kuruluşları, düşünce kurumları ve çağdaş dernekler ile hep birlikte el ele Toplumsal Huzuru ve barışı getireceğimize inanıyorum.

YAZARIN KISA YAŞAM ÖYKÜSÜ
Sıvas, Divriği doğumlu olan Gülay Yılmaz İlk ve ortaokulu doğduğu kasabada, liseyi Ankara da Anıttepe Ticaret Lisesinde bitirdi. Anadolu Üniversitesi İktisat bölümünü  bitiren Yılmaz, İngiltere Schiller İnternatinonal Üniversitesinde ‘’İnternational Hospitality and tourism’’ dalında Master yapmak üzere Londra ya davet edildi. Yılmaz üniversitenin İkinci dönem seçkin öğrencilere verilen bursu almaya  hak kazandı.

 

1994 den beri İngiltere’de yaşayan yazar, Birleşik Krallıkta kadınların sorunları ve çözümleri konusunda araştırmalarda bulundu. Sevginin ve eğtimin tüm sorunların temel kaynağını olduğunu düşündüğü için Kraliçe 2nci Elizabeth’in bu konuda  görüşlerini almak üzere mektup gönderek; Majestelerinin  duyarlı cevabını hayatın içinde duygudaşlığın, sevginin,  eğtimin ve empati nin taşıdığı anlamların toplum huzuru için şart olduğunu, acık yaraların bu şekilde kapandığını  ve ümit dolu yaşamın getrdiği başarıların  bunlarda saklı olduğunu dışarıdan içeri bakıp gerçeklerin iç yüzünü gördü.

 

Amerika’da bulunduğu dönemlerde, kadın ve eğtim ve kadının iş hayatında ve sosyal yaşamda konumunu araştırdığı gibi yine Avrupa ülkelerinde bulunduğu dönemlerde ; kadınının toplumsal alanda inceleyerek bunları  kitaplarına taşıdı.  

 

            Ve ALLAH KADINI YARATTI isimli İlk Kitabı, Anadolu kadınlarının siyah kırmızımsı  acılarının eli tonunu ve feryatlarının vakurlu sessizliğini dile getirirken;

 

Bu acılara sessiz kalmamak için acılı gözlerin sessiz feryatları itelemek, bazen hor görmek kendi ateşlerinde yanmalarına seyirci kalmamak ve onları acılarıyla baş başa bırakmamak  daha doğrusu kendini   onlara karşı borçlu  hissetiği için  bu kitabını tüm kadınlara ithaf etti.

Aynı içerikli yayınlanmaya hazır ikinci ve üçüncü kitabı; altı kıta kadınının acılarını başta Meryem Ana olmak üzere, Kraliçe Elizabeth, Prenses Diana, Hindistanlı hayat kadını, Yunanlı Destina, Amerika’lı  din satıcısı Chantel’i, Afrikalı çıplak dans eden ölümsüz  Yiahna, eski geyşa İkako, Işıd’ın bir kibrit fiyatına sattığı Suriyeli  Abşarın, ve Leylim’i yazarsınız  dibekte dövülmüş acılarıyla bu kez onların sesi olmaya çalıştı.

Eğitimin en başta gereklilik olduğuna, bununla birlikte istatiksisel çalışma kapsamında; töre cinayetleri için ayrı bir çalışma, tecavüz vakaları için ayrı bir eylem planı ve aile içi şiddet için ayrı bir çalışma eylem planı gerekliliğine inan yazar, çalışma hayatındaki eşitsizlikleri de birleştirerek ‘’toplumsal huzur çalışmaları’’ adı altında  tüm kurumlarla el ele çalışılarak bu sorunların güç de olsa çözüleceğine inanmaktadır.

                Yazar, kadın içerikli kitaplarına kadınların sesi olmak üzere devam etmektedir.

Anadolu kadınına ithaf edilen Ve   Anadolu'da bir kız yurdu yapımına ön ayak olmak üzere telif hakkını da armağan ederek VE ALLAH KADINI YARATTI adlı ilk kitabımız yolculuğuna başlamıştır.

 

Ülkemizde her geçen gün,  değişik kategorilerde işlenen kadın cinayetlerinin hızla tırmandığını acı içinde izlemekteyiz. Kocası yada eski kocası tarafından öldürülen masum  kadınlar, namus davası adı altında öldürülen günahsız körpe yavrular, çocuk gelinler. Bu sıralama uzayıp giderken en önce ben bu konuda kendimi suçlu ve borçlu  hissediyorum, onlara karşı. Çünkü yıllarca onların acı dramları karşısında hepimizin yaptığı gibi beş dakika üzülmenin dışında bir şey yapmadık ?

 

Bu bağlamda onlara olan borcumu ödemek sorumluluğu içinde, bu her gün yüreğimiz dağlan sorunların çözümlerinden birisinin Eğitim olduğuna inandığım için kitabımın telif hakkını armağan etmenin dışında günümüz Türkiye'sinde yeterli olmadığını görmem nedeniyle, tüm medya, kurum kuruluş ve düşünce dernekleri başta olmak üzere bir çok kurum kuruluşa VE ALLAH KADINI YARATTI Kitabının tanıtımı ve özünün iyi anlaşılması ulaşarak ülkemizin bu sorunlarının çözümüne katkı sağlamak için ve onların sessiz çığlıklarına ses olmak  üzere  SOSYAL SORUMLULUĞUMUZ ve şahsi sorumluluğumuzun bilincindeyiz.   

 

Bu Bağlamda ;Sosyal sorumluluk çevresinde yurt dışı yurt içi bir çok belediyelerle birlikte Belediyelerin  Kültürel şenlik  ve AKM'lerinde  kitabın amacına uygun olarak imza günleri talep ediyoruz .

 

 

www.gulayyilmazkarel.com 

 

 

 

 

 

 

 

  
Haber Kaynağı: ESH

Bu haber 4217 kez okundu
Yükleniyor...