İzmir de Ulaşım

Yunanistan’daki Türklerin Sorunları İzmir’de Masaya Yatırılacak

Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği(ROİSDER), Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği, E.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Türkiye Cumhuriyeti Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın maddi ve manevi desteğiyle 19 Aralık 2025 günü Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Konferans Salonu’nda “Yunanistan’da Yaşamakta olan Türklerinin Sorunları Sempozyumu” düzenleyecek.

18 Aralık 2025 Perşembe 09:41




Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği (ROİSDER), Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği, E.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Türkiye Cumhuriyeti Yurtdışı Türkler ve Akraba   Topluluklar Başkanlığı’nın maddi ve manevi desteğiyle  19 Aralık 2025 günü Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Konferans Salonu’nda  “Yunanistan’da Yaşamakta olan Türklerinin Sorunları Sempozyumu” düzenleyecek.

 

Açıklama şu şekilde;

Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği (ROİSDER), Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği, E.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Türkiye Cumhuriyeti Yurtdışı Türkler ve Akraba   Topluluklar Başkanlığı’nın maddi ve manevi desteğiyle  19 Aralık 2025 günü Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Konferans Salonu’nda  “Yunanistan’da Yaşamakta olan Türklerinin Sorunları Sempozyumu” düzenleyecektir. Sempozyum saat 9.50’da başlayacak ve saat 18.00’dde sona erecektir.

Sempozyum programı; Yunanistan’da Yaşayan Türklere Genel Bir Bakış: Tarih, Kültür ve Güncel Sorunlar”adlı iki söyleşiden sonra  “Rodos Ve İstanköy Türklerinin Sorunları”, “Batı Trakya Türklerinin Sorunları” ve “Yunanistan’da Türk Kültürü” olmak üzere üç panelden oluşacaktır.

Sempozyum açış konuşmasında Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı ve sempozyum düzenleme kurulu başkanı Prof.Dr.Mustafa Kaymakçı şunlar dile getirecektir:

Kaymakçı, Türk-Yunan İlişkilerindeki sorunların güncelliğini sürekli koruduğunu,bu  sorunlar arasında Batı Trakya Türkleri ile İstanbul’daki Rumların sorunları yanı sıra Kıbrıs Sorunu,Ege Denizi jeopolitiği açısından kaynaklanan konular ve de Onikiadalarda yaşamakta olan kadim Türklerin Türk kimliğini koruma konularını dile getirmiştir.

Kaymakçı sözlerine şöyle devam etmiştir: “ Yunanistan’da Yaşamakta olan Türklerin eğitimden, imara, kültürel haklardan, kimlik sorununa, ekonomiden siyasal haklara varıncaya kadar birçok sorunu vardır. Ancak en önemlisi, yıllardan bu yana uygulanan asimilasyon,ancak bana göre biir kültürel soykırım  politikasıdır. Bu bağlamda  Yunanistan'da Türk kelimesi yasaklanmıştır.Resmi Yunan politikasına göre  “Türk” azınlıktan “Müslüman” diye söz ediliyor Yunanlar, Türklere karşı kültürel maddi ve manevi değerleri yok etmeye yönelik bir kültürel soykırım uygulamaktadır.  Türkiye ile Yunanistan arasında,dönemsel çıkar çatışmalarının dışında  varolan  çelişkinin, iki temel nedenden kaynaklandığı söylenebilir. Bunlardan birincisi;Yunan kamuoyunda Türklere karşı “kalıp yargılar:stereotip”’ın  değişmezliğidir. İkincisi ise;Çağdaş Yunan tarihinin  Türklere karşı vermiş oldukları bağımsızlık savaşı  sonunda inşa edilmiş olmasıdır.Bu bağlamda günümüzde bile  Batı dünyasının beslemekte olduğu çıkar çatışmasıyla Yunanistan, Türkleri/Türkiye Cumhuriyeti’nin kendilerine tehdit olarak görmektedir.

Kaymakçı sözlerine  şöyle sonuçlandırmıştır: Yunan algısındaki Türk imgesinin sorunlu yapısı ve olumsuz yaklaşımların her iki ülke ve halklarına yarar getirmediği açıktır. Bu nedenle Türk-Yunan ilişkilerinde rekabet yerine işbirliği, çatışma yerine uzlaşı ruhunun egemen olması bir zorunluluktur. Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin karşılıklı yarar temelinde daha da gelişmesi, salt iki ülke ve halkları için değil, bütün bölgenin refah ve istikrarı bakımından önemlidir.Dostluğun inşa edilmesinde öncelikle her iki halkın entelektüeline(aydınlarına )büyük görevler düştüğü açıktır. Her iki halkın aydınlarının kuracağı dostluk köprüsü,iki devlet arasındaki gerginliğin sıkıntısını çekmiş ve çekmekte olan toplumların,daha doğrusu azınlıkların  bir yandan kendi kültürlerini koruması ve geliştirmesine, bir yandan da silahlara ayırmak zorunda bırakıldıkları kaynakları ülkelerinin bayındırlık işlerine ayırmasına hizmet edebilir.


EK:

“YUNANİSTAN’DA YAŞAMAKTA OLAN TÜRKLERİN SORUNLARI SEMPOZYUMU” AÇIŞ KONUŞMASI

19 Aralık 2025 -EÜ Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Bornova-İzmir

Prof.Dr.Mustafa Kaymakçı

Sayın Konuklar, Değerli Öğretim Elemanları , Sevgili Öğrenciler,

Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği(ROİSDER), Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği,E.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Türkiye Cumhuriyeti Yurtdışı Türkler ve Akraba   Topluluklar Başkanlığı’nın maddi ve manevi desteğiyle  ortaklaşa düzenlenen  “Yunanistan’da Yaşamakta olan Türklerinin Sorunları Sempozyumu”na hoş geldiniz.

Sizleri. düzenleme kurulumuz adına saygılarımla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, Türk-Yunan İlişkileri, 1830 yılından itibaren Yunanistan’ın  Osmanlı Devleti’ne karşı başlattığı bağımsızlık savaşı ile  başlamıştır. Bunu sırasıyla;Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin kurulması, Balkan Savaşları, Birinci Paylaşım(Dünya) Savaşı , Sevr Antlaşması’nın imzalanması ile Megali İdea’yı gerçekleştirmek amacıyla Yunanistan’ın, 1919 yılında Anadolu’ya ayak basması ve bozgunu, ve de Yunanistan’ın da taraf olduğu Türkiye Cumhuriyeti ile Lozan Barış Antlaşması izlemişti.

Lozan antlaşmasına ek olarak  iki devlet arasında Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi  yapılmıştı. Ancak iki devlet arasında sorunlar güncelliğini sürekli korudu.Bu sorunlar arasında Batı Trakya Türkleri  ile İstanbul’daki Rumların sorunları,Kıbrıs Sorunu ile Ege Denizi Jeopolitiği Açısından kaynaklanan konuları saymak olası. 

Bu sorunlara, günümüzde Onikiadalarda  yaşamakta olan kadim Türklerin Türk kimliğini koruma konusunu da eklenmektedir.

Yunanistan’da Yaşamakta olan Türklerin  birçok sorunlarla karşı karşıyadır. Türklerin eğitimden, imara, kültürel haklardan, kimlik sorununa, ekonomiden siyasal haklara varıncaya kadar birçok sorunu vardır. Ancak en önemlisi, yıllardan bu yana uygulanan asimilasyon,ancak bana göre biir kültürel soykırım  politikasıdır. Bu bağlamda  Yunanistan'da Türk kelimesi yasaklanmıştır.Resmi Yunan politikasına göre  “Türk” azınlıktan “Müslüman” diye söz ediliyor Yunanlar, Türklere karşı kültürel maddi ve manevi değerleri yok etmeye yönelik bir kültürel soykırım uygulamaktadır. Yunan resmi makamları Batı Trakya ve Onikiada’da  Türk etnik azınlığının Osmanlı döneminden kalan mimari eserlerin onarımına da bilinçli olarak izin vermemektedirler.

Sayın Katılımcılar,

Türkiye ile Yunanistan arasında,dönemsel çıkar çatışmalarının dışında  varolan  çelişkinin, iki temel nedenden kaynaklandığı söylenebilir.

Bunlardan birincisi;Yunan kamuoyunun kolektif belleğinde Türklere karşı var olan kabullerin ya da “kalıp yargılar:stereotip”’ın  değişmezliğidir.Burada bir direnç söz konusudur.

 

İkincisi ise;Çağdaş Yunan tarihinin  Türklere karşı vermiş oldukları bağımsızlık savaşı  sonunda inşa edilmiş olmasıdır.Bu bağlamda günümüzde bile  Batı dünyasının beslemekte olduğu çıkar çatışmasıyla Yunanistan, Türkleri/Türkiye Cumhuriyeti’nin kendilerine tehdit olarak görmektedir.

Yunan halkı/Yunanistan Devleti’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin kendilerine tehdit olarak görmelerine birçok örnek verilebilir.

Yunan algısındaki Türk imgesinin sorunlu yapısı ve olumsuz yaklaşımların her iki ülke ve halklarına yarar getirmediği açıktır. Bu nedenle Türk-Yunan ilişkilerinde rekabet yerine işbirliği, çatışma yerine uzlaşı ruhunun egemen olması bir zorunluluktur. Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin karşılıklı yarar temelinde daha da gelişmesi, salt iki ülke ve halkları için değil, bütün bölgenin refah ve istikrarı bakımından önemlidir.

Sayın Katılımcılar,

Yunanistan’da yaşamakta olan Türklerin kültürel kimlikleri ile yaşamaları bir insanlık sorunudur. Hiçbir kültürel kimliğin yok edilmesi ya da görmezlikten gelinmesi doğru bir yaklaşım değildir. Bu bağlamda Batı Trakya’da  ve Rodos ve İstanköy’de Türk kültürel kimliğinin korunması ve geliştirilmesi konusunun, bir Avrupa Birliği ülkesi olan Yunanistan’ın önde gelen görevlerinden birisi olması gerektiği açıktır. Kaldı ki bu konu, yenilenirse aynı zamanda evrensel insan haklarının da bir konusudur.

Türklerin kültürel kimliklerinin korunması konusunda hak aramaları günümüz Yunanistan’ında  olası değildir. Çünkü, Yunanistan resmi politikasına göre,değinildiği üzere Batı Trakya’da olduğu gibi adalarda da “Türk”yoktur, “Yunan Müslümanı”vardır.Türklere karşı kültürel soykırım uygulanagelmektedir. Bunun sonucunda Türklerin, “Türk” olduklarını söylemekten bile kaçındıkları bilinmektedir.

Yunanistan’ın Türk kimliğini inkar etmesinde küresel sermayenin de payı olduğu söylenebilir. Küresel sermaye,kendi çıkarlarının bulunduğu bölge ve/ya da ülkelerde yerelleşme, mikro milliyetçiliği, etnik ve bölgesel ayrımcılıkları desteklemelerine karşılık, çıkarlarının bulunmadığı yerlerde ise azınlıkları yok saymakta, unutturmakta ve onların sorunlarına uzak kalmaktadır.

Bu kapsamda, günümüzde Yunanistan’da yaşamakta olan Türklerin kültürel kimliğini koruma konuları görmezlikten gelinmektedir. Türkler Avrupa Birliği’ne üye olan bir ülkenin eşit birer yurttaşı olsalar da Batı’nın gözünde kara kafalı birer Türk olmaktan öte geçemiyorlar. Onlar, Avrupa Birliği’nce sözcüğün tam anlamıyla yok sayılmaktadırlar.

  Sonuç olarak; Yunan algısında olumsuz ve sorunlu Türk İmgesinin,Yunan toplumunun  ilerlemesini kesintiye uğratan sürece etkisinin tartışılmaya  açılmasının  da  bir zorunluluk olduğu söylenebilir.

Çünkü, geçmişteki yaşanmışlıklara bugünün gözlüğüyle bakmak bilimsel olmadığı gibi toplumları olduğu kadar toplumlar arasındaki ilişkileri olumsuz bir duruma getirmekte,karşıtlıkları beslemektedir.Bir başka deyişle Türk-Yunan ilişkilerinde çarpıtılmış tarih okumalarıyla oluşan Yunan halkındaki Türklere özgü kalıp yargıların bir gelecek inşası için yarardan çok zarar getirdiği açık bir şekilde ortadadır. Yunan toplumu, bu konuyu irdelemelidir.

Bununla birlikte, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkileri, yalnızca algılara  ve imgelere   bağlamak ta gerçekçi bir yaklaşım değildir.

 

Türk-Yunan ilişkilerinde yaşanmakta olan sorunlar, Türkiye açısından da  bugünkü çıkarlarını etkilemekte kalmayan, gelecek kuşakları da ilgilendirecek bir durumdadır. Bu bağlamda genellikle paylaşılan konu, iki ülke arasındaki sorunların yakın bir gelecekte çözümünün olası olmayacağı, bu nedenle iki tarafında bu sorunlarla birlikte yaşamayı öğrenmesi doğrultusundadır. İki ülke arasında sürdürülmekte olan “istikşafi görüşmeler” den elde edilen sonuçlar, iyimserliği besleyecek düzeyde değil gibidir.

Yunan siyasetçilerinin aynı zamanda Avrupa’yı, bir başka ifade ile Batı’yı  Türkiye’ye karşı kışkırtma yöntemlerini de kullandığı gözlemlenmektedir. Bu kışkırtma emperyal güçlerin de işine gelmektedir.  Türkler ve Yunanlar arasındaki gerilimi, kimi zamanlar kavgayı, emperyal güçler de olabildiğince beslemektedir. Bu da göz önüne alınması gereken önemli noktalardan birisidir.

Bu bağlamda Yunanistan’ın kurulduğu andan itibaren emperyal güçlerin desteğiyle kazanımlar elde etmeye çalışmasından dolayı, Türkiye’yle ilişkilerinde doğrudan ilişki kurmak yerine, iki ülke arasındaki en küçük sorunları dahi uluslararası bir sorun haline getirip büyük devlet etmenini kullanmayı yeğlemesidir.

 

Sayın Katılımcılar,

Türk-Yunan Dostluğu nasıl kalıcı olabilir sorusunun, birbiriyle bağlantılı birçok yanıtı vardır. Dostluğun sürekli ve kalıcı olma durumu, ağırlıklı olarak Yunan halkına ve devletinin yaklaşımlarına  bağlıdır. Ayakları sağlam yere basmayan dostluk söylemleri kimseyi yanıltmamalıdır.

Bir temel gerçeğin Yunanistan tarafından kabul edilmesiyle barış kalıcı olabilir. O da, barışın karşılıklı çıkar ilişkileri üzerine kurulmasından geçmektedir. Bütün bunları gerçekleştirerek  dünden bugüne Türk-Yunan ilişkilerini kalıcı dostluğa dönüştürmek kolay bir süreç değildir.

 

Ancak başka çare de yoktur. Dostluğun inşa edilmesinde öncelikle her iki halkın entelektüeline(aydınlarına )büyük görevler düştüğü açıktır.

Yunanistan’da Türklere bakış açısından iki grup entelektüel olduğu gözlemlenmektedir. Bu entelektüel gruplardan birinin Türklere olumlu ,diğerinin olumsuz baktığı, ancak ikinci grubun daha kalabalık ve güçlü olduğu söylenebilir. Bu durum Yunanistan’daki Osmanlı mimari eserlerinin korunmasında da geçerlidir.

Her iki halkın aydınlarının kuracağı dostluk köprüsü,iki devlet arasındaki gerginliğin sıkıntısını çekmiş ve çekmekte olan toplumların,daha doğrusu azınlıkların  bir yandan kendi kültürlerini koruması ve geliştirmesine, bir yandan da silahlara ayırmak zorunda bırakıldıkları kaynakları ülkelerinin bayındırlık işlerine ayırmasına hizmet edebilir.

Sayın Katlımcılar,

Bu sempozyumun bir özelliği de Yunanistan’da yaşamakta olan Türklerin sorunlarına bir bütün olarak bakılmasına yöneliktir. Bu nedenle bir süreden beri, bizler Ada Türkleri ile Batı Trakya Türklerinin Türkiye’deki  örgütleri ortaklaşa etkinlikler düzenliyoruz. Bu gelişme doğrudur ve memnuniyet vericidir.

Elbette Batı Trakya Türkleri ile adalardaki Türklerin tarihsel süreçten etkilenen farklı sorunları vardır. Ancak sorun, temelde Yunanistan Devleti’nin Türklere bir bakış açısından kaynaklanmaktadır.

Bu sempozyumun iki amacı var. Bunlardan biri; Yunanistan’da Yaşamakta olan Türklere anavatanımız Türkiye’de sorunlarına demokratik kitle örgütleri temelinde sahip çıkmakta olduğumuzu bir kez daha  göstermektir.İkincisi de onlara sahip çıkarak Yunan halkında zaman zaman ortaya çıkan ve temelinde Türk kimliğinin yok edilmesine yönelik Megali-İdea yaklaşımına karşı  duyarlı duruşumuzu kanıtlamaktır..

Bu sempozyum,açılış konferansları dışına üç panelden oluşacaktır.

Sempozyumda;Yunanistan’da Yaşayan Türklere Genel Bir Bakış:Tarih, Kültür ve Güncel Sorunlar”adlı iki söyleşiden sonra  “Rodos Ve İstanköy Türklerinin Sorunları”, “Batı Trakya Türklerinin Sorunları” ve “Yunanistan’da Türk Kültürü” olmak üzere üç panelimiz var.

                 Sempozyuma emek veren konuşmacılarımıza, katılımcılarımıza ve de EÜ Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü yöneticilerine   düzenleme kurulumuz adına yeniden teşekkür ediyorum.

 

  
Haber Kaynağı: ESH- Doğan Prepol
Yükleniyor...