İzmir de Ulaşım

İLK ALBÜMÜ İLE GÖNÜLLERE GİRDİ

İçimizde bir yerlerde saklı duran sesleri toplamış sanki ve sanki her dönem kulaklarımızda duyarak dinlediğimiz bir ses.O ses saklımız da ki ses.Necmi Bektaşoğlu Albümü.

08 Mayıs 2019 Çarşamba 18:50
 “Yaşamak, yemek, içmek, nefes almak dışında daha yüce bir şey olmalı” diye düşünen, müzik benim soluğum, nefesim diyen, bu çarkı bozuk düzende umutsuzluğa zaman olmadığını, hayatın çok kısa olduğunu, bu sebeple hüzün çökmüş yüreklere umut olabilmek istediğini, bir yudum nefes olursa kendini yararlı ve mutlu hissedeceğini ifade eden Necmi Bektaşoğlu, ilk solo albümü "Yaşadığına Değmeli" yi 20 şubat 2019 da yayımladı. Bektaşoğlu ile özgeçmişini, müziği, albümün yapım sürecini, lansmanı, ikinci albümün habercisi şarkıları ve hayatı konuştuk.

*Kendinizden kısaca bahseder misiniz? 

Necmi Bektaşoğlu: 1970 Kilis doğumluyum. Kemaliye İlkokulu, Atatürk Ortaokulu ve Kilis Lisesi’ ni Kilis’ te okuduktan sonra üniversite eğitimim için İzmir'e geldim. O günden beri İzmir'de yaşıyorum. Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF’ nde lisans, İzmir Üniversitesi’ nde Ekonomi Hukuku Yüksek Lisans yaptım. Yaşamımı ekonomik olarak; muhasebecilik, mali müşavirlik ve mali hukuk uzmanı olmam hasebiyle danışmanlık yaparak sürdürüyorum. 

Okul Korosundan Resimler



*Müziğe ilginiz ne zaman başladı? 

Necmi Bektaşoğlu: Müzik benim için başlarda heves, hobi, kendimi ifade tarzımdı .
Hatta, ilkokuldan başlayarak ciddi düzeyde konuşma bozukluğum vardı ve konuşmakta güçlük çekiyordum. Ancak şarkı söylerken hiç sıkıntı yaşamıyordum.
Kendimi keşfettikçe anladım ki müzik benim nefesim, soluğum. 
İlkokul da, o gün ki yapılacak dersler bitince ve son ders boşa çıkınca, “ Hadi Necmi bize bir şarkı söyle” derdi ilkokul öğretmenim.
Beşinci sınıfta, okul müsameresinde solist olarak Barış Manço şarkıları söylemiştim Kilis Belediyesi Orkestrası eşliğinde. Yine aynı gecede, koroda türküler ve klasik türk müziği şarkıları. Sanırım o gece atıldı hayatımın geri kalanının temelleri.
Öğretmenim, ilkokul sonrası batı müziği konservatuvarına gitmemi istemişti. Ancak o yaşımda yorumlayamadığım Kilis'in tutucu toplumsal yapısı ve anneciğimin de bundan sebeple yersiz engeli sonucu gidemedim tabii ki.
Ancak şimdi anlıyorum ki o zaman ki engel, bugünlerin habercisi ve volkanı olmuş.
Özel bir aile yapım ve yaşam hikayem oldu şimdilerde bununla gurur duyduğum. 




Ortaokulda bağlama ile tanıştım.
Tanıştım derken, maddi olarak enstrüman vs. almamız mümkün değildi. Tesadüfen, komşu bir evin salonu duvarında kırılmış, virane halde, telleri vs. olmayan bir bağlamayı görmem sonrası yalvarma ve yakarışlarıma dayanamayan Mehmet İhsan Gül’ ün duvardaki bağlamayı bana hediye etmesi ile ilk enstrümanımı edinmiş oldum.
Kendisine teşekkür ederim.
İlk etapta, TRT radyolarında neler çalıyorsa, onları çalıyor, yeteneklerimi geliştiriyor, gittikçe daha komplike türküleri öğreniyor ve çalabiliyor olmanın mutluluğunu yaşıyordum. Fakat 1986 yılında Grup Yorum'un "Sıyrılıp gelen" ve Ahmet Kaya'nın "Acılara tutunmak" albümleri, halk müziğinin sadece TRT yayınlarından ibaret müzikler olmadığını keşfetmeme sebep oldu ve önümde yep yeni ufuklar açtı.

Aynı döneme denk gelen Richard Bach’ ın Martı isimli kitabındaki, Jonathan Livingston isimli kahramanı martının hayat hikayesini okuyunca sarsılmıştı hayatım.
İnsan ömrünün sadece yemek içmekten ibaret olamayacağı, insanın hayatının boşa geçirilemeyecek kadar önemli bir süreç olduğunu düşünmeye başladığım bir dönemdi.

Lise yıllarımda bağlama ile eş dost meclislerinde çalar söyler olmuştum. 
Üniversite için İzmir'e geldiğimde "Günola" adında müzik grubu kurduk ve protest, ezilenlerin, yoksulların, işçinin, emekçinin dertlerini, özlemlerini anlattığımız şarkılarımızdan oluşan bir kaset de yapmıştık.
Ne yazık ki ilk kaset sonrası grup dağıldı. Fakat ben müzikten hiçbir zaman kopmadım. Geçimimi mali müşavirlik ile sağlayıp, mesleğin icrası dışında yüreğimde, ruhumda, beynimde hep müzik oldu. Müzik benim nefesimdi aslında, halen de öyledir. Hayatımı maddi olarak müzikle idame ettirmek zorunda kalmadığım için mutluyum. 

*Albümdeki tüm şarkıların söz ve müzikleri size ait, üretkenliğiniz takdire şayan... Nelerden besleniyorsunuz, nasıl yazıyorsunuz, şarkılarınız neleri anlatıyor ?

Necmi Bektaşoğlu: Her şeyden etkilenebiliyorum aslında. Ya da nelerin beni tetikleyeceğini inanın ben de bilmiyorum. Olumlu, olumsuz her şey olabiliyor. İnsana, hayata, her şeye dair. Sanat, benim öznemde müzik, ince ayrıntılarda, hassasiyetlerde gizli bana göre. Bana düşen, söz konusu duyguları, ezgileri, saklı oldukları yerden çekip çıkartmak. Başımın üstünde görünmeyen antenlerim var sanırım. Çokça dinliyor ve gözlemliyorum insanları, hayatı. Sanırım bir önemli etken de empati yapmak. Çokça empati yapan biriyim. Sanırım temel besleyicilerim, dinlemek, gözlem ve empati. Doğduğum, büyüdüğüm coğrafya, çocukluğum, özel yaşam hikayem, ülkem, Anadolu topraklarının üretkenliği ve zenginliği de olmazsa olmazlardan tabii. 
Nasıl şarkı yazıyorum deyince; İlk gençliğimde şarkı yazamıyordum ve üzülüyordum. Bunun başka bir evre ve yetenek olduğunu ve bu yeteneğin bende olmadığını düşünüyordum. Hal buki öyle değilmiş, bu yaşlarıma geldiğimde anladım. Bir ağaca benzetiyorum kendimi. Önce ağacın olgunlaşması, meyve verecek çağa kavuşması gerekiyormuş. Sonrasında çiçekler tomurcuklanıyor ve meyveler olgunlaşıyormuş. Bu süreç tamamlanmadan meğer meyve verilemiyormuş. Yakın zamanda anladım ki henüz meyve verecek çağa gelmişim. 
Bir de müzik özgeçmişim de özel bana göre. Şarkı söyleyerek, bağlama çalarak enstrüman eşliğinde çalıp söylemeyi öğrendim önce. Ortaokul da İstiklal Marşı’ mızı, on kıta, ezbere, iyi okuma yarışması düzenlenmişti. Birinci olmuştum. Türkçe öğretmenim Ata Canpolat sayesinde, Türkçemizi iyi öğrenmiş, dil bilgisinde donanmış, okuma ve yazma konusunda yetkinleşmişim. Büyüyünce kavradım yetkinliğimi. Teşekkür ederim.
Sonraki süreçte, Grup Günola’ da solistliğin yanı sıra bağlama, mandolin, davul çaldığım dönemler oldu. Daha sonra, Genç&Gürgün Müzik Okulu’ na şan ve klasik piyano dersleri aldım bir süre. Sonrasında Kontr puan ve melodileri aranje etme ile ilgili kaynaklar okumuştum. Tüm bunlara ek olarak, bir şarkıyı, müziği dinlerken seçtiğim enstrümanı solo olarak duyabilme özelliğim de eklenince bana özgü, ben oluşmuş oluyorum. İlk yazdığım şarkı albümün 4. şarkısı Rüzgar' dır. Sonrası peş peşe devam etti ve ediyor. Daha da ruhumda, yüreğimde, beynimde çok meyve var şarkılara dönüşecek. 
Şarkılarım neleri anlatıyor. Anadolu’ yu, insanları, duyguları, mutluluk ve mutsuzlukları, dostluğu, temiz ve saflığı, bana dokunan ve demek istediğim her şeyi anlatıyor aslında.

*Albüm fikri ortaya nasıl çıktı?

Necmi Bektaşoğlu: Uzun süredir bu düşünce vardı. Kendi yüreğinizden, ruhunuzdan üflediğiniz duygu ve düşüncelerinizi içeren şarkılar biriktikçe, üretmeyi sürdürdüğünüz müddetçe, bunları paylaşmak zorunluluğu doğuyor. Yeryüzüne bırakmak ve sizinle aynı şeyleri düşünen ve aynı duyguları yaşayan insanlara dokunmak isteği. Umutsuz yüreklere umut olma isteği. Dediğim gibi, uzun süredir düşünüyordum aslında. Sadece şartların olgunlaşması gerekiyordu. Bu yaşıma kadar, çok çeşitli engelleri ve engel çıkaranları aşa aşa geldim bugüne. Albüme adını veren şarkıda anlattım biraz. Hayat dediğin yaşadığına değmeli ve bu amaçtan seni hemen hiçbir engel vaz geçirmemeli. 



*"Yaşadığına Değmeli" 11 parçadan oluşuyor. Alışamadım ile ölümün getirdiği ayrılıktan, Rüzgar ile geçmişe, saflığa özlemden, İyi ki varsın ile güzel bir dostluktan söz ediyorsunuz.
Şarkıların yapım sürecini anlatır mısınız?

Necmi Bektaşoğlu: Bu albümde yer alan şarkılar aslında beni tetikleyen şeylerle ortaya çıktı. Şarkı yazmayı doğuma benzetiyorum.
Annelerin ki çok yüce ve büyük tabii ki. Ancak "Şarkı yazmak da , küçük bir doğum yapmak gibi". Bir duyguya hamile kalıyorsunuz farkında olmadan. Büyüyor içinizde hissettirmeden. Olgunlaşıyor. Doğum zamanı geldiğinde, sancılarla vücudunuzdan ( yüreğinizden, ruhunuzdan, beyninizden ) dışarı itiyorsunuz. Bana göre her şarkı bir doğum. 
İyi ki varsın; çıkarsız, kadim ve vefalı sevgilerin, dostlukların bittiği, var olanların da tüketilen ilişkiler olduğunu gördüğüm ve buna isyan ettiğim için doğdu. 
Sen mutlu ol; aldatılmış ve yüz üstü bırakılmış sevgilinin saf, temiz ve menfaatsiz sevmelere özlemimi anlatır. 
Rüzgar; aslında benim çocukluğum. Büyüdüğüm topraklara, anaya, babaya özlemi anlatır. 
Alışamadım; bir buçuk yıl önce çok sevdiğim, babasız büyümüşlüğümde bana babalık da yapan abimi ( babam abimi ) kaybetmemim bana yaşattığı fırtınaları anlatır. Sevdiğini kaybetmiş insanların özlemini. Benim kaybettiğim abimi anlattığım ancak herkesin bir paydada buluştuğu bir şarkı. Yavrusunu, sevgilisini, dostunu kaybetmiş insanlara tercüman olsun duygularım.
Git güle güle; albümün esprili şarkısı. Laçkalaşmış ilişkilere isyanımı anlatır. Seni olduğun gibi kabullenmeyen, gerçekten sevmeyen, mış gibi yapanı yolla gitsin. El sallayıver ardından, geri döner ihtimali ile su bile dökme..
Yürüdüm bugün gelirken sana; Van depremi sonrası, çadır kentte, kışın, kar altında, o soğukta, yalınayak dolaşan, oynayan çocukların yüreğimi yakması ile doğdu.
Yaşadığına değmeli; beni, hayata bakışımı anlatır, dinleyenlere kıssadan hisse naçizane..

*Albümde bir de "Sev uyut beni" ve "Bir gül goncası" şarkılarında düetleriniz var. Kimlerle çalıştınız bu albümde?

Necmi Bektaşoğlu: Albümün başlıca emektarları, yıllardır biriktirdiğim dostlarım aslında. 
İlkay Akkaya ile 1992 den gelen bir dostluğumuz var. Çok değer verdiğim bir isimdir.Bir çok sahnesinde misafiri olmaktan onur duymuşumdur.

Albüm aşamasında, tüm yavrularını kaybetmiş anaların yangınını Ali İsmail Korkmaz öznesinde "Bir gül goncası" adıyla simgeleştirdiğim şarkıda bana sesiyle eşlik etmesini teklif ettiğimde severek kabul etti.
Ve onun seslendirmesi şarkının duygusunu tam olarak vermemizi sağladı.
Minnetarım.
Var olsun.
"Sev uyut beni" şarkısında bana, müzik eğitimcisi sevgili Senem eşlik etti. Şarkıların düzenlemelerini Görkem Onur Turan yaptı. Albümü Stüdyo 440 ta kaydettik. Miksleri sevgili Harun Genç, masteringleri Alp Varol yaptı. Müzik piyasasında, İzmir'den iş çıkmaz, merkezi İstanbul' dur gibi otonom bir önyargı vardır.
Tüm bu ön yargılara da isyanımız oldu bu albüm.
Yapım dahil, her şey İzmir’ de yapıldı.
Değerini tarih verecek. 




*Halk ezgileri de barındıran bir havası var albümün, hangi tarzı benimsiyorsunuz?

Necmi Bektaşoğlu: Bundan sonraki albümlerde, şarkılarımızın dinleyicilerimiz rastlantı ile gelip geçerken bile kulağına çalındığında, sound olarak; bu "Necmi Bektaşoğlu" dur çağrışımını yapsın ve bizi tahmin etsin gibi bir tarz ve özgünlük yaratmak gibi bir kaygımız var.
Tabii ki ben, Kilis’ te doğmuş, en başta barak havaları olmak üzere Anadolu’ dan, Pir Sultan Abdal, Dadaloğlu, Aşık Veysel, Mahzuni, Neşet Ertaş lardan beslenen birisiyim. Bağlama ilk enstrümanım.
Halen de sevdiğim türküleri çalıp söylerim. Ancak bağlama konusunda birçok üstad var.

Arif Sağ'lar, Erdal Erzincan' lar varken bağlama ile bir albüm sunmak gibi bir derdim yok. Ancak dinlerken Anadolu tınılarının duyulması çok güzel. Albümde büyüdüğüm toprakların, Anadolu’ daki değerlerin, renklerin, ozanların etkisi elbette var. Çocukluğumun geçtiği yerlerde, bağlama dışında bir enstrümanın varlığından bile haberdar değildik ki.
Yıllarca ruhumda birikmiş ezgilerin, deyişlerin yüreğimde damıtılmış halleridir olsa olsa albüme yansımış tınılar. Ancak bağlama öncesine gittiğimizde, Barış Manço şarkıları söyleyerek müziğe başlamış biriyim. Aynı zamanda Cem Karaca hayranıyım. İlhan İrem, kimler kimler. Hepsi çok önemli değerler. Diğer dillerde müzikleri dinlemeyi seviyorum. Hatta çok dinliyorum. Yürekten ve samimi, mış gibi yazılmamış her müzik ve şarkıyı severek dinliyorum. Bunları bir arada düşündüğümüzde ortaya çıkan şey, albümde rock ve halk müziğinin bütünleşmesi oluyor. Derdim de bunu Necmi Bektaşoğlu’ ca dinleyene yansıtabilmek.


*İlk albümünüzü yayınladınız. Peki sırada neler var?

Necmi Bektaşoğlu:   Bir süredir, albümü ve kendimizi duyurmaya çalışıyoruz. Batı Radyo, Can Radyo’ da konuk olduktan sonra, Nisan ayının 5'inde İstanbul'da Haziran Hareketi'nin etkinliğinde, yine nisanın 20’ inde Mersin’ de İlkay Akkaya ile şarkılarımızı söyledik.
Haziran ayı sonuna doğru İzmir'de albüm lansman konseri yapacağız. Konsere hazırlanıyoruz grup arkadaşlarımla. Albüm açılışı ve etkinlikler başlangıcı gibi düşünebiliriz bunu.

İkinci albüm için şarkılar yazmaya devam ediyorum. Ne kadar süre üretebilir olursam, ürettiğim şarkıları kendi içinde bütünlüğüyle albümlere dökmek istiyorum. Meyvelerini dökmeye başlamış bir ağaç gibiyim epeydir. Meyvelerimi sundukça ne kadar olmamış olduğumu anlıyor ve daha çok çalışma azmi ile doluyorum. “Başak başları boşken havada, doldukça eğilirler” diye bir söz var, çok severim.

Aslında ne kadar çok öğrenmiş, farkında olmadıklarının farkına varmış, düşünen bilge insan varsa, Yunus Emre'den tutun, Aşık Veysel, Yaşar Kemal, Nazım Hikmet' e kadar, oldum diyen yoktur. Oldum diyen çürür, biter, ölür. Ömürlerinin sonuna kadar öğrenmeye, üretmeye, meyve vermeye devam ederler.

Bende naçizane üretebildiğim yere kadar buna devam edeceğim. Hayat, cari hesap dönemi itibariyle muhasebesi tutulması gereken bir yolculuk bana göre. Mesele, geriye bir hoş seda bırakıp gidebilmekte. Yahut bu uğurda çabaladım diyebilmekte. Amacım, bu ilk müzik albümü ile yaşarken demek istediklerimi, yüreğimdekileri, duygularımı, notalarla, enstrüman demetleri ile dinleyenlere iletmek ve bu çarkı bozuk düzende, bir nefes aldırmak, almak ve hüzün çökmüş yüreklere umut olabilmek.





*Zaman nasıl da geçti... Ropörtaj için teşekkür ederiz. Son olarak sizi merak eden okurlarımıza ne demek istersiniz ?

Necmi Bektaşoğlu:  Sanat paylaşıldıkça çoğalırmış. Gelişmelerden, etkinliklerden haberdar olmak için beni www.necmibektasoglu.com ve sosyal medyada ( facebook, instagram, tweeter, youtube ) takip etsinler.
Eşe, dosta salık versinler.
Beraber nefes alalım, beraber soluklanalım.
Umudu çoğaltalım.
Hayat dediğin yaşadığına değmeli !..


Haber Kaynağı: ESH

Bu haber 77108 kez okundu
Yükleniyor...