İzmir de Ulaşım

MEHMET ALİ SUSAM'DAN VEDA DEĞİL TEŞEKKÜR TOPLANTISI

Genel seçim öncesinde CHP’nin belirlediği milletvekili aday listesinde yer verilmeyen PM ÜYESİ ve Milletvekili Mehmet Ali Susam açıklamalarda bulundu.

10 Nisan 2015 Cuma 22:43
MEHMET ALİ SUSAM'DAN VEDA DEĞİL TEŞEKKÜR AÇIKLAMASI


Genel seçim öncesinde CHP’nin belirlediği milletvekili aday listesinde yer verilmeyen PM ÜYESİ ve Milletvekili Mehmet Ali Susam açıklamalarda bulundu. 

Öncelikle bu bir teşekkür toplantısı ama bir veda toplantısı değil. 

Sizlerin de değerli katkılarıyla TBMM’de iki dönem milletvekilliği görevini yürüttüm. Parlamenter demokrasinin kalbinde, onurlu ve zor bir görevi başarıyla yapmış olmanın mutluluğu ve gururuyla karşınızdayım. 
Milletvekili yemininde “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim” denilmektedir. Bu yemini çalışmalarımın rehberi olarak gördüm ve her zaman bağlı kaldım. 
Milletvekili olmamda mutlaka Mehmet Ali Susam olarak o güne kadar yapmış olduğum çalışmaların, birikimimin, temsil ettiğim kesimlerin taleplerinin etkisi olmuştur. 
Fakat çok değerli adaylar arasından bana güvenerek görev veren, milletvekili, parti meclisi üyesi ve MYK üyesi yapan önceki dönem Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal ile Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na çok özel teşekkür ederim. 
Seçilmemde ve milletvekilliğim sürecinde destek veren kesimlere, ahilik geleneğinin bugünkü temsilcisi ve Türkiye’nin en büyük meslek kuruluşu olan esnaf ve sanatkar teşkilatına, meslek odalarına, borsalara, sivil toplum kuruluşlarına ve İzmirlilere de içten bir teşekkürüm var. 
Parlamento’da başta İzmirlilerin, esnaf ve sanatkarın, reel sektörün, sanayicinin, çiftçinin tüccarın derdini çözmeye, onların temsilcisi, göz kulağı, sesi soluğu olmaya gayret ettik. 
Meclis’te, komisyonlarda İzmirlinin ve temsil ettiğimiz kesimlerin sorunları ve çözüm önerileriyle yüzlerce konuşma yaptık. 
Komisyonda Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu, Türkiye İhracatçılar Meclisi Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu, AR-GE Kanunu, Türk Petrol Kanunu, Tüketici Kanunu, Perakende Piyasası Kanunu gibi burada adını sayamayacağımız çok temel ve önemli kanunları çıkarttık. 
Elektrik üzerinde aşırı vergi yükü olduğunu söyledik, “Sanayici bunu ödemekte zorlanıyor, uluslar arası rekabette geride kalıyor” dedik. 
Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığın azaltılması için yerli ve temiz enerjiye teşvik verilmesinin savunucusu olduk. Rüzgar, güneş ve jeotermal gibi kaynaklardan elektrik üretecek ekipmanların Türkiye’de yapılması için yatırımların teşvik edilmesini sağladık. 
Üretimin artması, reel sektörün gelişmesi için çaba gösterdik. Teşvik sistemi uygulamasının adaletsizliğini anlattık, İzmir’e haksızlık yapan siyasi anlayışı mahkum ettik. 
Çiftçinin derdini yüreğinde hisseden, onlarla birlikte yaşayan, çiftçilik yapan biri olarak “Mazot, gübre, tohum 4 kat pahalandı, çiftçi para kazanamıyor” diye gür sesle haykırdık; “Köylü tarımdan uzaklaşıyor, göç yaşanıyor yaş ortalaması 40’ın üzerinde” dedik. Tarımda çağdaş kooperatifçiliğin, ihracata dayalı tarımsal üretimin desteklenmesi gerektiğini anlattık.
KOBİ’nin gür sesi olmaya özen gösterdik. KOSGEB kanunu çıkarken, teşvikler verilirken, her yıl bütçe görüşmelerinde anlattık. Avrupa Birliği’nin KOBİ’ler için öngördüğü teşvik anlayışını savunduk; KOBİ’lere kırmızı kart gösterilmemesi, önlerine kırmızı halı serilmesi gerektiğinin söyledik.
İktidar ölçek ekonomisi derken, büyük şirketleri savunurken; biz KOBİ’nin, esnafın, aile tarım işletmesinin, bilim ve teknolojiyle üretimin desteklenmesini savunduk, teşviklerin küçükler verilmesi gerektiğini söyledik. 
Fakat sadece konuşan bir milletvekili olmamaya da özel önem gösterdik.
İzmirlinin acı ve mutlu gününde yanında olduk.
Hangi odanın, kooperatifin, sanayi sitesinin, sivil toplum örgütünün bir çalışması olsa, bir paneli, toplantısı, açılışı olsa orada olmaya gayret ettik. Davet edildiğimiz her yere yetişmeye çalıştık. 
Sorunları not aldık, çözüm ürettik, gidip ilgili makamda takipçisi olduk. Kimini çözdük, kimini çözemedik ama iyi niyetle gayret gösterdik.
Kuraklık olup verim düştüğünde çiftçinin yanındaydık, dolu kirazı vurduğunda Kemalpaşa’daydık, don olup çiçekler zarar gördüğünde Bayındır’daydık, patateste hastalık olduğunda Ödemiş’teydik.
Fakat orada bir fotoğraf çektirip basın bülteni yollayınca ‘Görevimiz bitti’ deyip kenara çekilmedik. 
Ankara’ya döndük Tarım Bakanlığına gittik. Afet bölgesi ilan edilmesi, vergi borçlarının ertelenmesi, Ziraat Bankasından faizsiz kredi verilmesi için çalıştık.
Sulama borcu nedeniyle çiftçinin elektriği kesildiğinde Enerji Bakanlığı’ndaydık. Torba kanuna bununla ilgili affın dahil edilmesinde büyük payımız bulunmaktadır. 
Aliağalı minibüsçülerden binlerce liralık güzergah belgeleri istendiğinde Ulaştırma Bakanlığındaydık. Sorunlarını çözdük. 
Türkiye’nin dört bir yanından fotoğrafçı odaları pasaport şubelerine ve tapu dairelerine ihalesiz olarak konulan fotoğraf kabinlerinin kaldırılmasını istemek için Ankara’ya geldiğinde, onlarla birlikte İçişleri ve Maliye Bakanlığındaydık. 
Odaların borçlarını yapılandırmaya dahil edilmesinde, vergi affının kapsamının genişlemesinde, bazı mesleklerin vergiden muaf tutulmasında, BAĞ-KUR’lunun sağlık hizmeti almada borç süresinin iki aya çıkmasında, hipermarket yasasının eksik de olsa çıkmasında, KOSGEB tabanının genişletilmesi, esnafın KOBİ tanımı içine girerek destek alabilmesinde büyük emeğimiz vardır.
Hatta bugünlerde televizyonlarda yayınlanmaya başlayan “Zeytin ve Zeytinyağı ile ilgili Kamu Spotu” için Meclis’te ilk öneriyi yapan, Bakanlık düzeyinde takip eden milletvekiliyiz. 
Ben, İzmir milletvekili olmaktan her zaman gurur duydum ve İzmir’in daha iyi olması için sorunlarını dile getirmekten de geri durmadım. 

TELEFONUMUZ, KAPIMIZ, GÖNLÜMÜZ İZMİRLİLERE HEP AÇIK OLDU  
İki dönemde de TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi Ve Teknoloji Komisyonunda görev yaptım, ikinci dönemde komisyon sözcüsüydüm. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Bilim Sanayi Bakanlığı ve Gümrük Ticaret Bakanlığı’nın kanunları bu komisyonda görüşülür. 
Gelen her kanun tasarısını didik didik inceledik, ilgili meslek odalarıyla ve sivil toplum kuruluşlarıyla ve reel sektörle paylaştık, onların da görüşlerinin kanun metnine yansımasını sağladık. 
Her sektörün temsilcinin komisyona katılmasını, önerileri ve düşüncelerini orada şahsen açıklamalarını sağladık. 
Çünkü biz hep ortak aklın en üstün akıl olduğunu bildik, hep ortak akla inandık. 
Her toplantıya çok iyi hazırlandık, her görüşmeye en az bakan kadar bilgili ve hazırlıklı çıkmaya gayret gösterdik. 
Biz hiçbir zaman kendimizi muhalefetteki bir partinin milletvekili olarak görmedik, her zaman adeta bir “Bakan” gibi gördük. Yarın iktidar CHP’ye geçtiğinde daha iyi yönetim için nasıl bir kanuna ihtiyaç varsa, öyle bir kanun çıkartmaya çalıştık. 

Devlet adamı olmanın ciddiyetinden ve sorumluluğundan hiç uzaklaşmadık. 
Komisyon ya da Meclis çalışmalarında ajitasyon yapmadım, sıcak gündemin peşine takılıp kırıcı ve ağır sözler söylemedim. Küfürleşmedim, yumruklaşmadım. Medyatik olma gayreti içine girmedim. 
Fakat inandığımız hiçbir doğrudan da geri adım atmadık, bize rağmen kanun çıkartılmasına da izin vermedik. 
Bu söz belki iddialı ya da abartılı gelmiş olabilir. Komisyon çalışmalarına bakacak olursanız doğru olduğu görürsünüz. 
Türkiye’nin zeytinliklerini madencilik faaliyetine açmaya kalktılar. Zeytinlikleri biz kurtardık; üstelik iki kez… TARİŞ, UZZK oradaydı, şahittir.
Kaçak elektriği yasallaştıran kanun getirdiler, Yargıtay’ın kararının arkasından dolanmak istediler; yürüttüğümüz mücadele neticesinde Meclis’e dahi indiremediler. Bütün tüketici dernekleri oradaydı, şahittir.
Çek Kanunu, siyasi partilerin anlaşmasıyla geldi. Çekin itibarı azaltan bir iş yapıldı. Gelen tasarıya katılmıyordum, şahsım adına söz alıp ticari yaşama darbe vuracağını söyledim. Bugün sözlerimin ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı.
Muhalefeti kavga etmeden, küfürleşmeden, yumruklaşmadan ama haklı davamızda dik durarak, Parlamenter sistemin ve iç tüzüğün bizlere tanıdığı hakları iyi bilerek, onları kullanarak ve kamuoyu oluşturarak yaptım. 
Siyasetin bir uzlaşma kültürü olduğunu bilerek fakat idealinden vazgeçmeden, ortak aklı hakim kılarak çalışma sergiledim. Saygın ve etkin bir milletvekilliği, bilgili bir muhalefet tarzı yürüttüm.
 
BAŞARILI VE DOLU DOLU BİR MİLLETVEKİLLİĞİ YAPTIĞIMA İNANIYORUM  
Yürüttüğümüz çalışmalarda hem kendi grup başkan vekillerimizin hem de çalışmanın diğer taraflarının takdirini kazandım. Hatta Bakanların ve diğer partilerin milletvekillerinin saygı duyduğu dinlediği, itibar ettiği milletvekili oldum. Görevimi doğru ve eksiksiz yaptım, içim rahat. 
Milletvekilliğim döneminde İzmirliyle iç içe olmaya hep özen gösterdim. 
İlçe örgütlerimizle, yöneticilerimizle, üyelerimizle, belediye başkanlarımızla her zaman yan yana, kol kola, omuz omuza olduk. Sadece bir seçim çevresinin değil, tüm İzmir’in milletvekili olmaya özen gösterdim. 
Yerel seçim, genel seçim referandum demeden; bölge ayrımı yapmadan her ilçeye gittim, her ilçeden davet aldım, her noktada çalışma yaptım. 
Seçim olmasa bile her yaz dönemi Kınık’tan Kiraz’a, Ödemiş’ten Urla’ya 30 ilçeyi ziyaret ettim. Çarşı, pazar, köy, oda, dernek STK’ları tek tek gezdim. 
Bu çalışmalarda bizimle olan görev yapmış bütün başkan ve yöneticilere, üyelerimize, geçmiş dönem ve bu dönem belediye başkanlarına özellikle de gençlik kolları ve kadın kollarına –yani yol arkadaşlarıma- bir kez daha huzurunuzda teşekkür ediyorum. 

En başta da söylediğim gibi, bu siyasete veda toplantısı değil. 
CHP Gençlik Kollarında 1973 yılında siyasete başladım. İl yöneticiliği, Belediye Meclis Üyeliği, Encümen Başkanlığı, Belediye Başkan Vekilliği, Milletvekilliği, Parti Meclisi ve MYK üyeliği görevleri yaptım.
 
İDDİALI BİR SİYASİ GEÇMİŞİM VE BİRİKİMİM VAR 
Bundan sonra da bu birikimimi başta İzmirliler olmak üzere temsilcisi olmaktan gurur duyduğum kesimlerin yararına kullanmaya devam edeceğim.
Aralarından yetiştiğim, yıllarca emek verdiğim, onursal başkanı olduğum esnaf teşkilatının İzmirli esnaf ve sanatkarın her an yanında olmaya devam edeceğim. Meslek odalardan, derneklerden, siyasi yapıdan, sanayiciden, çiftçiden kopmayacağım.

İZMİR'İ SOLUMAYA DEVAM EDECEĞİM  
Partimin 25. Yasama dönemi için aday listeleri yapılırken Parti Meclisi üyesi olarak görev yaptım. 
Genel Başkanımızın Parti Meclisi’ne sunmuş olduğu listede yetkin, saygın kimlikleri olan arkadaşlarımız bulunmaktadır. 
Ancak yerel siyasetin önemine inanmış, İzmirlinin bu alandaki hassasiyetine değer veren birisi olarak listedeki yerel siyasetçin oranının artması gerektiğine inanandım.

İzmirli arkadaşlarımızın başarılı çalışmalarına tanık oldum. Plan Bütçe Komisyonu sözcümüz Rahmi Aşkın Türeli’nin
Partimizin bilişim işlerinden sorumlu olan ve soruşturma komisyonunda aktif görev yapan Erdal Aksünger’in
Parti Meclisi’nde görev yapan genç ve akademisyen bir kadın olarak Elfin Tataroğlu’nun listede olmasının gereğine yürekten inandım ve savundum. 

Düşündüklerimi yetkili kurullarda söylemiş olmanın iç huzuru içerisindeyim. 
Ancak neticede oluşturulan liste Parti Meclisi’nin iradesidir. Ben de bir sorumlu bir partili, bir milletvekili ve Parti Meclisi üyesi olarak bu kararı savunacağım ve çalışmalara katkı koyacağım. 
Partinin başarısı için, yeni bir iktidarın kurulması için üzerime düşen görevi layığıyla yapacağımın bilinmesini isterim. 
Benim anlayışımda siyaset bir yaşam tarzıdır, emekliliği olmaz. Allah sağlık verirse 2023’te Cumhuriyet’in 100. yılında da yine halkımızın hizmetinde olmaya; ülkeme ve Güzel İzmir’ime katkı koymaya devam etmek istiyorum. 
Bu duygularla 8 yıllık sürede İzmir Milletvekili olarak görev yapmaktan kıvanç duydum. 
Tüm İzmirlilere en içten teşekkür ve saygılarımı sunuyorum.  
Haber Kaynağı: ESH

Bu haber 1250 kez okundu
Yükleniyor...