İzmir de Ulaşım

ADALET DESTANI

15 Haziran 2017 günü, Ankara Güvenpark’ta başlayan, “Adalet Yürüyüşü”; 9 Temmuz 2017 günü, İstanbul Maltepe’de sonlandı. 25 gün süren ve milyonlarca vatanseverin eşlik ettiği bu yürüyüş, dünyada bir ilktir. Parti kimliğinden sıyrılarak bu yürüyüşe öncülük yapan, CHP Genel Başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberinde yürüyenler, 450 kilometreyi, 25 günde nasıl yürüdüler? Bir arkadaşım, bu yürüyüşü; “davaya inanmak” olarak, tarifledi. Evet, doğru… İnançsız hiçbir şey yapılmaz.

13 Temmuz 2017 Perşembe 11:57
ADALET DESTANI   


15 Haziran 2017 günü, Ankara Güvenpark’ta başlayan, “Adalet Yürüyüşü”; 9 Temmuz 2017 günü, İstanbul Maltepe’de sonlandı. 25 gün süren ve milyonlarca vatanseverin eşlik ettiği bu yürüyüş, dünyada bir ilktir. Parti kimliğinden sıyrılarak bu yürüyüşe öncülük yapan, CHP Genel Başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberinde yürüyenler, 450 kilometreyi, 25 günde nasıl yürüdüler? Bir arkadaşım, bu yürüyüşü; “davaya inanmak” olarak, tarifledi. Evet, doğru… İnançsız hiçbir şey yapılmaz.

“Adalet” yürüyüşüyle bir “destan” yazılıyordu. Bu destanın neresine katılamalıydım, benden üç yaş büyük, Sn.Kılıçdaroğlu, onca kilometreyi yürüyordu ve onu “Adalet” yürüyüşünün bir noktasında yakalamam gerekiyordu.
Gebze ve Tuzla arasında, 07 Temmuz 2017 günü gerçekleşecek olan 23. “Adalet” buluşmasına katılmaya karar verdik. Onlarca doktor arkadaşımla beraber, “Adalet Yürüyüşü”ne katılmak için keyifli bir yolculuğa başlamıştık. Sınıf arkadaşlarımın, dostlarımın da yürüyüşte kendilerini temsil etme konusunda aldığım vekaletle, bu eyleme çıkmıştım. Kilometrelerce yürümeyi göze almıştım ama iki gün sonra Maltepe’de yapılacak büyük buluşmaya katılamayacaktım, on saat güneş altında kalmama sağlığım izin vermiyordu.

Gebze’ye, Saat: 07.00’de ulaştık, bir yıl önce, kapatılan bir askeri birliğin arazisinin içine girdiğimizde, yüzlerce çadırda kalan katılımcılar henüz uyuyorlardı. Tek kişilik çadırları içinde kalarak, yürüyüşe katılanlar da vardı. Barınma çadırları kurarak, misafirleri ağırlayan Beşiktaş ve Ataşehir Belediyeleri, katılımcılara, sürekli çay, kahve ve kahvaltılık dağıtıyorlardı. Arkadaşlarla bir masaya oturduk ve mükellef bir kahvaltı yaptık… 

İnsanlara baktım, benden çok yaşlılar vardı. Onlar, günlerce bu çadırlarda yatarak, “Adalet Yürüyüşü”nü gerçekleştiriyorlardı. Utandım onlardan. Dikkatimi çeken, katılımcılar arasında, çok genç ve kadın vardı. 


Belediyeler, öyle organize olmuşlardı ki, gençler ve misafirler, atıkları toplayarak, yerde bir tek çöp bırakmıyorlardı. Aynı gün, Konak Belediyesi’nin konuklara ikramda bulunduğunu gurur ile izledim. Geçen hafta ise, Karşıyaka Belediyesi’nin ikram standları açtığını öğrendim.

                          

Bir yürüyüşçüden izin alarak, yara içine olan ayaklarının fotoğraflarını çektim. Engelli olduğu halde, kalbi vatan sevgisi ile çarpan ve tekerlekli sandalye ile yürüyüşe katılanları gördüm. Bir daha utandım. Askeri öğrenciler, komutanların verdiği emri yerine getirerek, tutuklanmış ve askerlikten atılmışlardı. O, gençlerin ana babalarının acılı öykülerini ve haykırışlarını dinledim. 

                          

65 yaşında olan Veysel dedenin, oğlunun Harp Okulu’nda iken hapse atılışının öyküsünü dinledim. Onu, Kılıçdaroğlu’nun yanında 25 gündür yürürken, delikanlı gibi nasıl koştuğuna tanık oldum. Başında havacı şapkası olan bir genç kız, askeri öğrenci kardeşi ile beraber, askerlikten atılan, 250 öğrencinin yaşadığı dramı anlattı. Atılan askeri öğrencilerin, başka üniversite okuma şansı da verimediğini acı bir şekilde tekrar öğrendim. Aklıma, 21 Şubat 1962 günü gerçekleşen, Talat Aydemir olayı geldi. O olaydan sonra, Harbiye’den atılan öğrencilerin, Başbakan İsmet İnönü tarafından nasıl üniversitelere yerleştirilip, okutulduğunu anımsadım.


Askeri birlik içinde biriken ve sonradan 45 bin kişiye ulaştığını öğrendiğim katılımcılar, Kılıçdaroğlu’nun sabah demecinden sonra yürüyüşe geçti. Allahım o ne coşku, sağımdan solumdan, koşturarak giden kadınlar ve gençleri görmekteyim. Doğal olarak da fotoğraf çekerken guruptam geri kalıyordum. Bebeklerini, bebek arabalarında veya omuzlarında taşıyan ebeveynler, yine yürüyüş kolundaydılar. Yine kendimden utandım. Gençler, slogan ve marşlar söyleyerek ilerlerken, taşıdıkları dövizlerde, “Adalet”sizliği yansıtıyordu. 


Emniyet güçleri, çift yönlü olarak, Gebze’nin içinden geçen otoyolun bir şeridini yürüyüşçülere tahsis ederek, önemli bir görev yapmışlardı. Yürüyüş boyunca bizlere sürekli alkış ve tezahüratta bulunan Gebzelilerden sadece bir kişi; “Yollar, yürümekle aşınmaz” diye, rahmetli Demirel’in sözünü bize hatırlattı. Kortej, saatte 5 kilometre hızla yürüdüğü için, bu seslenişi karşılıklı duyamıyorduk. Yürüyüşçülerin solundan yavaş geçen taşıtlar, kornalarını çalarak, alkışları ile bizi destekliyorlardı. Ara sıra da araçlarından bize hakaret yapanlar vardı. Gebzelilere, “Neden aramızda değilsiniz?” Diye, ara sıra ben de bağırıyordum. 


Bu 7 kilometrelik sabah yürüyüşünde, cebimdeki suyun kaynadığını, üstüste giydiğim iki şapkamın ter içinde kaldığını unutmayacağım. Asfalt, bozuktu, yere bakmadan yürünmüyordu. Yürüyüş kolunun iki tarafı, çelik bariyer ile kapalı idi, elli metrede bir polis vardı, bize su veren yoktu. Polislerin ellerindeki suyulardan bir tanesini kapmak geldi içimden. Ara durağımız, bir spor sahasıydı, bu kez de Silivri Belediyesi ikram ve dinlenme için organize olmuştu, iki ayranı birden içtim, yiyecek kapanın elinde kalmıştı ama ayranlar bana yetmişti. İkişer ikişer su ve ayran yanıma alarak, mola yerimizden ayrılarak, yürüyüşe devam ettim. Yüzlerce polisin arasında, hızla yanımızdan geçen Kılıçdaroğlu’nu fotoğraflayamadım ama yamaçta bize el sallıyan benzerini fotoğrafladım.

                        

Bu ikinci 7,5 kilometrelik etap, Tuzla’daki İstanbul trafik levhasında sona erecekti, bu kez, Silivrili gençler, yolların ortasına paket paket suları koyuyordu, içebilen içiyordu, yollarda çöplerin nasıl toplandığına gıpta ile şahit oldum ve gururlandum, onlarla… Yine, fotoğraf çekerken, yürüyüşçülerin sonunda kalmıştım, doktor arkadaşlarımı beklettim, sanırım gönderdiğim etkinlik fotoğraflarıyla ödeştim, onlarla…

Kılıçdaroğlu’nun basın açıklamasına yetişemedim, ama ben oradaydım. Uykusuz gittiğim, “Adalet Yürüyüşü”nden yine uykusuz dönecektim, heyecandan arabada kimse uyuyamadı. 

Gandi’nın Tuz yürüyüşünü önemsiyorum, ama 450 kilometrelik ve milyonlarca vatanseverin katılığı “Adalet” yürüyüşünü çok, ama çok önemsiyorum.

09 Temmuz 2017 günü Saat: 18.00’de, tüm vatanseverler, ülkenin “Adalet”ini rayına oturtacak, yürüyüşün sonunu TV’lerden izlediler. 450 kilometrelik “Adalet” yürüyüşünün sonunu yalnız yürüyerek, tamamlayan CHP Genel Başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı bir saatlik konuşmasını 10 maddelik bildiriyle tamamladı. Kılıçdaroğlu, konuşmasını; “Bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır” diyerek tamamladı. “Hak, Hukuk, Adalet” sloganları atan, Türk bayrağı ve Atatürk posteri taşıyan, yarısı meydanın dışarda kalan 3 milyon vatansever, korkunç sıcağa rağmen o unutulmaz anı, gözyaşlarıyla, ama gurur ile yaşadılar…

CHP Genel Başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu, parti kimliği kullanmadan tamamladığı bu yürüyüşten, “Hayır” cephesinde oluşan birlikteliğin “Lideri” olduğunu ispatlamıştır. Hedef; 26 Ağustos günü Afyon Kocatepe’den başlayarak, 9 Eylül’e İzmir’e varmak olmalıdır.












Ahmet Gürel
Araştırmacı Yazar
 
Haber Kaynağı: ESH

Bu haber 3774 kez okundu
Yükleniyor...
Yorumlar yüklenirken lütfen bekleyiniz...